Kuran'ın özellikleri ve inananların nitelikleri
1 Elif, Lam, Mim
2 Bu, kendisinde şüphe olmayan, takva sahipleri için yol gösterici olan kitaptır
3 Onlar ki görünmeyene inanırlar, namazı kılarlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan harcarlar
4 Ve onlar ki sana indirilene ve senden önce indirilene inanırlar ve ahirete kesin olarak inanırlar
5 İşte onlar Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler onlardır
İnkârcıların özellikleri
6 İnkâr edenleri uyarsan da uyarmasan da onlar için birdir, inanmazlar.
7 Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Gözlerinin üzerinde de bir perde vardır. Onlar için büyük bir azap vardır.
8 İnsanlardan bazıları Allah'a ve ahiret gününe inandık derler, oysa inanmış değillerdir.
9 Allah'ı ve inananları aldatmaya çalışırlar. Oysa yalnızca kendilerini aldatırlar ve bunun farkında değillerdir.
10 Kalplerinde hastalık vardır. Allah da onların hastalığını artırmıştır. Yalan söyledikleri için onlara acı verici bir azap vardır.
11 Onlara yeryüzünde bozgunculuk yapmayın denildiğinde, Biz sadece düzelticileriz derler.
12 Dikkat edin, asıl bozguncular onlardır, fakat farkında değillerdir.
13 Onlara insanların inandığı gibi inanın denildiğinde, Biz de akılsızlar gibi mi inanalım derler. Dikkat edin, asıl akılsızlar onlardır, fakat bilmezler.
14 İnananlarla karşılaştıklarında inandık derler. Şeytanlarıyla baş başa kaldıklarında ise, Biz sizinle beraberiz, biz sadece alay ediyorduk derler.
15 Allah onlarla alay eder ve azgınlıkları içinde bocalar durumda onlara süre verir.
16 İşte onlar, doğruluk karşılığında sapkınlığı satın alanlardır. Bu yüzden alışverişleri kâr etmemiş ve doğru yolu bulamamışlardır.
17 Onların durumu, ateş yakan kimsenin durumu gibidir. Ateş çevresini aydınlattığında Allah onların ışığını giderir ve onları karanlıklar içinde bırakır, göremezler.
18 Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Bu yüzden doğru yola dönmezler.
19 Ya da gökten boşanan, içinde karanlıklar, gök gürültüsü ve şimşek bulunan yağmura tutulmuş kimselerin durumu gibidir. Ölüm korkusuyla yıldırım seslerinden parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Allah inkârcıları çepeçevre kuşatmıştır.
20 Şimşek neredeyse gözlerini alıverecek. Önlerini aydınlattığında ışığında yürürler, karanlık çökünce dikilip kalırlar. Allah dileseydi işitme ve görme duyularını giderirdi. Şüphesiz Allah her şeye gücü yetendir.
Allah'ın birliği ve yaratıcılığı
21 Ey insanlar sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk edin ki korunasınız
22 O ki yeri sizin için döşek göğü de bina yaptı ve gökten su indirip onunla size rızık olarak ürünler çıkardı öyleyse bile bile Allaha eşler koşmayın
23 Eğer kulumuza indirdiğimizden şüphe ediyorsanız haydi onun benzeri bir sure getirin ve eğer doğru sözlüyseniz Allahtan başka şahitlerinizi de çağırın
24 Bunu yapamazsanız ki asla yapamayacaksınız o halde yakıtı insanlar ve taşlar olan inkârcılar için hazırlanmış ateşten sakının
25 İnanıp iyi işler yapanlara içinden ırmaklar akan cennetler olduğunu müjdele oradan bir ürün rızık olarak kendilerine her sunulduğunda bu daha önce de rızıklandığımız şeydir diyecekler onlara benzer şeyler verilecek orada tertemiz eşler de var ve onlar orada sürekli kalacaklar
26 Allah bir sivrisineği hatta ondan daha küçüğünü örnek vermekten çekinmez inananlar onun Rablerinden gelen bir gerçek olduğunu bilirler inkâr edenler ise Allah bu örnekle ne demek istiyor derler Allah onunla birçoğunu saptırır ve birçoğunu da doğru yola iletir onunla sadece yoldan çıkanları saptırır
27 Onlar ki Allahın ahdini onu kesin olarak onayladıktan sonra bozarlar Allahın birleştirilmesini emrettiğini ayırırlar ve yeryüzünde bozgunculuk yaparlar işte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir
28 Allahı nasıl inkâr edersiniz ki ölüyken sizi O diriltti sonra sizi öldürecek sonra yine diriltecek sonra Ona döndürüleceksiniz
29 O ki yerde ne varsa hepsini sizin için yarattı sonra göğe yönelip onları yedi gök olarak düzenledi O her şeyi hakkıyla bilendir
Âdem'in yaratılışı ve meleklerin ona secde etmesi
30 Rabbin meleklere, Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım dediğinde, onlar, Orada bozgunculuk yapacak ve kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz seni övgüyle yüceltiyor ve seni kutsuyoruz dediler. Allah, Şüphesiz ben sizin bilmediklerinizi bilirim dedi.
31 Ve Âdem'e bütün isimleri öğretti. Sonra onları meleklere gösterip, Eğer doğru söylüyorsanız bunların isimlerini bana bildirin dedi.
32 Dediler ki, Seni tenzih ederiz, senin bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yoktur. Şüphesiz sen her şeyi bilen, hikmet sahibi olansın.
33 Ey Âdem! Onlara isimlerini bildir dedi. Âdem onlara isimlerini bildirince, Allah dedi ki, Size demedim mi, göklerin ve yerin gaybını şüphesiz ben bilirim. Ve açığa vurduklarınızı da, gizlediklerinizi de bilirim.
34 Hani meleklere, Âdem'e secde edin demiştik. İblis hariç hepsi secde ettiler. O yüz çevirdi ve büyüklük tasladı, böylece inkâr edenlerden oldu.
35 Ve dedik ki, Ey Âdem! Sen ve eşin cennette yerleşin. Orada dilediğiniz yerden bol bol yiyin, fakat şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz.
36 Fakat şeytan onların ayağını kaydırdı ve bulundukları yerden onları çıkardı. Biz de, Birbirinize düşman olarak inin. Sizin için yeryüzünde belli bir süre barınak ve geçimlik vardır dedik.
37 Derken, Âdem Rabbinden bazı kelimeler aldı. Bunun üzerine Allah onun tövbesini kabul etti. Şüphesiz O, tövbeleri çok kabul eden, çok merhamet edendir.
38 Dedik ki, Hepiniz oradan inin. Benden size bir yol gösterici geldiğinde, kim benim yol göstericime uyarsa onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.
39 İnkâr edip ayetlerimizi yalanlayanlar ise, işte onlar ateş halkıdır. Onlar orada sürekli kalacaklardır.
İsrailoğullarına verilen nimetler ve onların nankörlüğü
40 Ey İsrailoğulları, size verdiğim nimetimi hatırlayın ve bana verdiğiniz sözü yerine getirin ki ben de size verdiğim sözü yerine getireyim. Ve yalnız benden korkun.
41 Size indirdiğime inanın. Bu, yanınızdakini doğrulayıcıdır. Onu inkâr edenlerin ilki olmayın. Ayetlerimi az bir karşılığa değişmeyin. Ve sadece benden sakının.
42 Gerçeği yalanla karıştırmayın ve bile bile gerçeği gizlemeyin.
43 Namazı kılın, zekatı verin ve rüku edenlerle birlikte rüku edin.
44 İnsanlara iyiliği emredip kendinizi unutuyor musunuz? Oysa siz Kitabı okuyorsunuz. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız?
45 Sabır ve namaz ile yardım isteyin. Şüphesiz bu, saygılı olanlar dışındakiler için zordur.
46 Onlar Rablerine kavuşacaklarını ve O'na döneceklerini düşünenlerdir.
47 Ey İsrailoğulları, size verdiğim nimetimi ve sizi âlemlere üstün kıldığımı hatırlayın.
48 Öyle bir günden sakının ki o gün hiç kimse bir başkası adına bir şey ödeyemez. Hiç kimseden şefaat kabul edilmez, fidye alınmaz ve onlara yardım edilmez.
49 Hani sizi Firavun ailesinden kurtarmıştık. Size en kötü işkenceyi yapıyorlardı. Oğullarınızı öldürüyor, kadınlarınızı sağ bırakıyorlardı. Bunda Rabbinizden büyük bir sınav vardı.
50 Hani sizin için denizi yarmış, sizi kurtarmış ve gözlerinizin önünde Firavun ailesini boğmuştuk.
51 Hani Musa ile kırk gece için sözleşmiştik. Sonra siz onun ardından buzağıyı tanrı edinmiştiniz ve siz zalimlerdiniz.
52 Sonra bunun ardından sizi affetmiştik, umulur ki şükredersiniz.
53 Hani Musa'ya Kitabı ve Furkan'ı vermiştik, umulur ki doğru yolu bulursunuz.
54 Hani Musa kavmine demişti ki: Ey kavmim, buzağıyı tanrı edinmekle kendinize yazık ettiniz. Yaratıcınıza tövbe edin ve kendinizi öldürün. Bu, Yaratıcınız katında sizin için daha iyidir. Böylece O, tövbenizi kabul etti. Şüphesiz O, tövbeleri çok kabul eden ve çok merhamet edendir.
55 Hani siz: Ey Musa, Allah'ı açıkça görmedikçe sana asla inanmayacağız, demiştiniz. Bunun üzerine sizi yıldırım çarpmıştı. Siz de bunu görüyordunuz.
56 Sonra ölümünüzün ardından sizi diriltmiştik, umulur ki şükredersiniz.
57 Üzerinize bulutu gölge yaptık. Size kudret helvası ve bıldırcın indirdik. Size verdiğimiz rızıkların temizlerinden yiyin, dedik. Onlar bize zulmetmediler, fakat kendilerine zulmediyorlardı.
58 Hani demiştik ki: Bu şehre girin. Orada dilediğiniz gibi bol bol yiyin. Kapıdan eğilerek girin ve bağışlanma dileyin ki, hatalarınızı bağışlayalım. İyilik edenlere daha da artıracağız.
59 Fakat zalimler, kendilerine söylenen sözü başka bir sözle değiştirdiler. Biz de o zalimlere, yoldan çıkmaları sebebiyle gökten bir azap indirdik.
60 Hani Musa kavmi için su istemişti. Biz de: Asanı taşa vur, demiştik. Bunun üzerine ondan on iki pınar fışkırmıştı. Her grup su içeceği yeri bilmişti. Allah'ın rızkından yiyin, için ve yeryüzünde bozgunculuk yaparak taşkınlık etmeyin.
61 Hani siz: Ey Musa, biz bir çeşit yemeğe asla katlanamayız. Rabbine yalvar da bize yerin bitirdiği sebze, salatalık, sarımsak, mercimek, soğan çıkarsın, demiştiniz. O da size: İyi olanı düşük olanla değiştirmek mi istiyorsunuz? Öyleyse bir şehre inin, istedikleriniz orada var, demişti. Onlara aşağılık ve yoksulluk damgası vuruldu. Allah'ın gazabına uğradılar. Bu, Allah'ın ayetlerini inkâr etmeleri ve haksız yere peygamberleri öldürmeleri sebebiyledir. Bu, karşı gelmeleri ve sınırı aşmaları sebebiyledir.
62 Şüphesiz, inananlar, Yahudiler, Hristiyanlar ve Sabiilerden Allah'a ve ahiret gününe inanıp salih amel işleyenler için Rableri katında mükâfat vardır. Onlara korku yoktur. Onlar üzülmeyeceklerdir.
63 Hani sizden söz almış ve Tur'u üzerinize yükseltmiştik. Size verdiğimizi kuvvetle tutun ve içindekileri hatırlayın ki korunasınız.
64 Sonra bunun ardından yüz çevirdiniz. Eğer Allah'ın lütfu ve merhameti üzerinizde olmasaydı, mutlaka ziyana uğrayanlardan olurdunuz.
65 Andolsun, içinizden cumartesi günü sınırı aşanları bilmişsinizdir. Biz onlara: Aşağılık maymunlar olun, demiştik.
66 Bunu, hem çağdaşlarına, hem de sonradan gelenlere bir ibret ve Allah'a karşı gelmekten sakınanlara bir öğüt kıldık.
67 Hani Musa kavmine: Allah, bir inek kesmenizi emrediyor, demişti. Onlar: Bizimle alay mı ediyorsun? demişlerdi. O da: Cahillerden olmaktan Allah'a sığınırım, demişti.
68 Onlar: Rabbine yalvar da bize onun nasıl bir inek olduğunu açıklasın, dediler. Musa: Allah diyor ki: O, ne yaşlı ne körpe, ikisi arası bir inektir. Haydi, emrolunduğunuz şeyi yapın, dedi.
69 Onlar: Rabbine yalvar da bize onun rengini açıklasın, dediler. Musa: Allah diyor ki: O, sapsarı bir inektir. Rengi, bakanların içini açar, dedi.
70 Onlar: Rabbine yalvar da bize onun nasıl bir inek olduğunu açıklasın. Çünkü bize göre inekler birbirine benziyor. Allah dilerse, biz doğru yolu buluruz, dediler.
71 Musa dedi ki: Allah diyor ki, o bir inektir ki ne toprağı sürmek ne de ekin sulamak için eğitilmemiş, kusursuz, üzerinde hiç alacası olmayan bir inektir. Onlar: İşte şimdi gerçeği ortaya koydun, dediler. Böylece ineği kestiler, ama neredeyse yapmayacaklardı.
72 Hani siz bir kişiyi öldürmüştünüz de suçu birbirinizin üzerine atmıştınız. Oysa Allah, gizlediğinizi ortaya çıkaracaktı.
73 Bunun üzerine dedik ki: Ölüye kesilmiş ineğin bir parçasıyla vurun. İşte Allah ölüleri böyle diriltir ve size ayetlerini gösterir ki aklınızı kullanasınız.
74 Sonra bunun ardından kalpleriniz katılaştı, taş gibi, hatta daha da katı oldu. Çünkü taşlardan öyleleri vardır ki onlardan ırmaklar fışkırır, öyleleri vardır ki yarılıp ondan su çıkar, öyleleri de vardır ki Allah korkusuyla yuvarlanır. Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir.
75 Şimdi onların size inanacaklarını mı umuyorsunuz? Oysa onlardan bir grup vardı ki, Allah'ın sözünü işitirlerdi de onu anladıktan sonra, bile bile değiştirirlerdi.
76 İnananlarla karşılaştıklarında, inandık derler. Birbirleriyle baş başa kaldıklarında ise, Allah'ın size açıkladığını onlara anlatıp Rabbinizin katında size karşı delil olarak kullansınlar diye mi söylüyorsunuz, akletmiyor musunuz derler.
77 Bilmiyorlar mı ki Allah, onların gizlediklerini de açığa vurduklarını da biliyor?
78 Onların içinde bir de ümmiler vardır ki, Kitab'ı bilmezler. Onların bildikleri birtakım kuruntulardan ibarettir ve onlar sadece zannederler.
79 Vay haline o kimselerin ki, elleriyle Kitab'ı yazarlar, sonra da onu az bir bedel karşılığında satmak için, Bu Allah katındandır, derler. Vay haline onların, elleriyle yazdıklarından dolayı! Vay haline onların, kazandıklarından dolayı!
80 Dediler ki: Ateş bize sayılı günler dışında asla dokunmayacaktır. De ki: Siz Allah'tan bir söz mü aldınız? Eğer öyleyse, Allah asla sözünden dönmez. Yoksa Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz?
81 Hayır! Kim bir kötülük işler de suçu kendisini kuşatırsa, işte onlar ateş halkıdır. Onlar orada sürekli kalacaklardır.
82 İnanıp iyi işler yapanlar ise cennet halkıdır. Onlar orada sürekli kalacaklardır.
83 Hani İsrailoğullarından, Allah'tan başkasına kulluk etmeyeceksiniz, ana babaya, yakınlara, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz, insanlara güzel söz söyleyeceksiniz, namazı kılacaksınız, zekatı vereceksiniz diye söz almıştık. Sonra pek azınız hariç, yüz çevirerek sözünüzden döndünüz.
84 Hani sizden, birbirinizin kanını dökmeyeceğinize, birbirinizi yurtlarınızdan çıkarmayacağınıza dair söz almıştık. Sonra siz bunu kabul etmiş, buna tanıklık etmiştiniz.
85 Sonra işte siz birbirinizi öldürüyor, içinizden bir grubu yurtlarından çıkarıyor, kötülük ve düşmanlıkta onlara karşı birleşiyorsunuz. Onları çıkarmak size haram olduğu halde esir olarak geldiklerinde fidye verip kurtarıyorsunuz. Yoksa siz Kitab'ın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Sizden bunu yapanın cezası, dünya hayatında rezil olmaktan başka bir şey değildir. Kıyamet gününde ise onlar azabın en şiddetlisine uğratılacaklardır. Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir.
86 İşte onlar, ahireti dünya hayatına tercih eden kimselerdir. Bu yüzden onların azabı hafifletilmeyecek ve onlara yardım edilmeyecektir.
87 Andolsun, Musa'ya Kitab'ı verdik. Ondan sonra art arda elçiler gönderdik. Meryem oğlu İsa'ya da açık kanıtlar verdik ve onu Kutsal Ruh ile destekledik. Size ne zaman bir elçi hoşunuza gitmeyen bir şey getirse, büyüklük taslayarak bir kısmını yalanlayıp bir kısmını öldürdünüz değil mi?
88 Kalplerimiz perdelidir, dediler. Hayır, inkârları sebebiyle Allah onları lanetlemiştir. Bu yüzden pek az inanırlar.
89 Onlara Allah katından ellerindekini doğrulayan bir kitap gelince, daha önce inkâr edenlere karşı yardım istiyorlardı, işte tanıdıkları gelince onu inkâr ettiler. Allah'ın laneti inkârcıların üzerine olsun.
90 Allah'ın, kullarından dilediğine lütfuyla vahiy indirmesini kıskandıkları için Allah'ın indirdiğini inkâr ederek kendilerini ne kötü bir şeye sattılar. Böylece gazap üstüne gazaba uğradılar. İnkârcılara alçaltıcı bir azap vardır.
91 Onlara Allah'ın indirdiğine inanın denildiğinde, Biz sadece bize indirilene inanırız derler ve ondan başkasını inkâr ederler. Halbuki o, ellerinde bulunanı doğrulayan hak kitaptır. De ki: Eğer inanıyor idiyseniz, daha önce niçin Allah'ın peygamberlerini öldürüyordunuz?
92 Andolsun, Musa size açık deliller getirmişti. Sonra siz onun ardından buzağıyı tanrı edindiniz. Siz gerçekten zalimlersiniz.
93 Hani sizden söz almış ve Tur'u üzerinize yükseltmiştik. Size verdiğimizi kuvvetle tutun ve dinleyin demiştik. Onlar, İşittik ve karşı geldik dediler. İnkârları yüzünden buzağı sevgisi kalplerine işlenmişti. De ki: Eğer inanıyorsanız, inancınız size ne kötü şey emrediyor!
94 De ki: Eğer Allah katında ahiret yurdu başkalarının değil de yalnızca sizin ise, bu iddiada doğru iseniz haydi ölümü isteyin.
95 Ama onlar, elleriyle işledikleri yüzünden ölümü asla istemezler. Allah zalimleri çok iyi bilir.
96 Andolsun, sen onları yaşamaya en düşkün insanlar olarak bulacaksın. Hatta şirk koşanlardan da daha düşkün. Onlardan her biri bin yıl yaşamak ister. Oysa uzun yaşamak onları azaptan uzaklaştıracak değildir. Allah onların yaptıklarını görmektedir.
97 De ki: Kim Cebrail'e düşman ise bilsin ki o, Allah'ın izniyle Kur'an'ı senin kalbine indirmiştir. Kur'an, önceki kitapları doğrulayıcı, inananlar için de bir rehber ve müjdedir.
98 Kim Allah'a, meleklerine, elçilerine, Cebrail'e ve Mikail'e düşman olursa bilsin ki Allah da inkârcıların düşmanıdır.
99 Andolsun, biz sana apaçık ayetler indirdik. Bunları ancak yoldan çıkanlar inkâr eder.
100 Ne zaman bir söz verdilerse, içlerinden bir grup onu bozup atıverdi. Zaten onların çoğu inanmazlar.
101 Ne zaman onlara Allah katından ellerindekini doğrulayan bir elçi gelse, kendilerine kitap verilenlerden bir grup, sanki bilmiyorlarmış gibi Allah'ın Kitab'ını arkalarına attılar.
102 Süleyman'ın hükümranlığı hakkında şeytanların uydurdukları yalanların ardına düştüler. Oysa Süleyman inkâr etmemişti, ancak şeytanlar inkâr etmişlerdi. İnsanlara büyüyü ve Babil'de Harut ile Marut adlı iki meleğe indirileni öğretiyorlardı. Halbuki o iki melek, Biz ancak bir imtihan için gönderildik, sakın inkâr etme, demedikçe kimseye bir şey öğretmezlerdi. İnsanlar onlardan karı koca arasını açacak şeyleri öğreniyorlardı. Oysa onlar Allah'ın izni olmadıkça onunla kimseye zarar veremezlerdi. Onlar kendilerine zarar veren ve yarar sağlamayan şeyleri öğreniyorlardı. Andolsun onlar, bunu satın alanın ahirette bir nasibi olmadığını biliyorlardı. Kendilerini karşılığında sattıkları şey ne kötüdür! Keşke bilselerdi.
103 Eğer onlar inansalar ve Allah'tan korksalardı, Allah katındaki mükâfat daha hayırlı olurdu. Keşke bilselerdi.
Yahudiler ve Hristiyanlarla ilişkiler
104 Ey inananlar! Çobanımız demeyin, bizi gözet deyin ve dinleyin. İnkâr edenler için acı verici bir ceza vardır.
105 Kitap ehlinden inkâr edenler ve ortak koşanlar, Rabbinizden size bir iyilik indirilmesini istemezler. Allah ise rahmetini dilediğine özgü kılar. Allah büyük lütuf sahibidir.
106 Biz bir ayeti kaldırır veya unutturursak, ondan daha iyisini veya benzerini getiririz. Allah'ın her şeye gücü yettiğini bilmez misin?
107 Göklerin ve yerin hükümranlığının Allah'a ait olduğunu bilmez misin? Sizin için Allah'tan başka ne bir dost ne de bir yardımcı vardır.
108 Yoksa daha önce Musa'ya sorulduğu gibi siz de elçinize sorular sormak mı istiyorsunuz? Kim imanı inkârla değiştirirse, doğru yoldan sapmış olur.
109 Kitap ehlinden çoğu, gerçek kendilerine belli olduktan sonra, içlerindeki kıskançlıktan dolayı sizi imanınızdan sonra inkâra döndürmek isterler. Allah emrini getirinceye kadar affedin ve hoşgörülü olun. Şüphesiz Allah her şeye gücü yetendir.
110 Namazı kılın, zekatı verin. Kendiniz için önceden ne iyilik gönderirseniz, onu Allah katında bulursunuz. Şüphesiz Allah yaptıklarınızı görendir.
111 Dediler ki: Yahudi veya Hristiyan olanlardan başkası cennete girmeyecek. Bu onların kuruntusudur. De ki: Eğer doğru söylüyorsanız kanıtınızı getirin.
112 Hayır! Kim iyilik yaparak kendini Allah'a teslim ederse, onun için Rabbinin katında ödül vardır. Onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.
113 Yahudiler, Hristiyanlar bir şey üzerinde değildir dediler. Hristiyanlar da Yahudiler bir şey üzerinde değildir dediler. Oysa hepsi Kitabı okuyorlar. Bilmeyenler de onların söyledikleri gibi söylediler. Allah, anlaşmazlığa düştükleri konuda kıyamet günü aralarında hüküm verecektir.
114 Allah'ın mescitlerinde O'nun adının anılmasını engelleyen ve onların yıkılması için çalışandan daha zalim kim olabilir? Aslında bunların oralara ancak korkarak girmeleri gerekir. Onlar için dünyada rezillik, ahirette de büyük bir azap vardır.
115 Doğu da batı da Allah'ındır. Nereye dönerseniz Allah'ın yüzü oradadır. Şüphesiz Allah her şeyi kuşatan ve bilendir.
116 Allah çocuk edindi dediler. O bundan uzaktır. Göklerde ve yerde ne varsa O'nundur. Hepsi O'na boyun eğmiştir.
117 Gökleri ve yeri yoktan var edendir. Bir işe hükmettiği zaman ona sadece Ol der, o da oluverir.
118 Bilmeyenler dediler ki: Allah bizimle konuşsa ya da bize bir işaret gelse ya! Onlardan öncekiler de onların dedikleri gibi demişti. Kalpleri birbirine benzedi. Biz ayetleri kesin olarak inanan bir toplum için açıkladık.
119 Şüphesiz biz seni hak ile müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Sen cehennemliklerden sorumlu tutulmayacaksın.
120 Sen onların dinine uymadıkça, ne Yahudiler ne de Hristiyanlar senden asla hoşnut olmayacaklardır. De ki: Allah'ın yolu asıl doğru yoldur. Sana gelen bilgiden sonra onların arzularına uyarsan, Allah'tan sana ne bir dost ne de bir yardımcı vardır.
121 Kendilerine kitap verdiklerimiz, onu gereği gibi okurlar. İşte ona inananlar bunlardır. Onu inkâr edenlere gelince, işte onlar kaybedenlerdir.
122 Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimetimi ve sizi âlemlere üstün kıldığımı hatırlayın.
123 Öyle bir günden sakının ki o gün hiç kimse bir başkası adına bir şey ödeyemez. Hiç kimseden fidye kabul edilmez, hiç kimseye şefaat fayda vermez ve onlara yardım edilmez.
124 Bir zamanlar Rabbi İbrahim'i birtakım kelimelerle sınamış, onları tam olarak yerine getirince: Ben seni insanlara önder yapacağım, demişti. İnsanlardan da mı? diye sorunca, Zalimler benim ahdime erişemez, buyurdu.
125 Hani biz Kâbe'yi insanlara toplanma yeri ve güvenli bir yer kılmıştık. Siz de İbrahim'in makamından bir namaz yeri edinin. İbrahim ve İsmail'e: Tavaf edenler, kendini ibadete verenler, rükû ve secde edenler için evimi temizleyin, diye emretmiştik.
126 Hani İbrahim: Rabbim! Burayı güvenli bir şehir yap, halkından Allah'a ve ahiret gününe inananları çeşitli ürünlerle besle, demişti. Allah buyurdu ki: İnkâr edeni de az bir süre geçindirir, sonra onu cehennem azabına sürüklerim. Ne kötü varılacak yerdir orası!
127 Hani İbrahim, İsmail ile birlikte evin temellerini yükseltiyordu: Rabbimiz! Bizden kabul buyur. Şüphesiz sen işitensin, bilensin.
128 Rabbimiz! Bizi sana teslim olanlar kıl, neslimizden de sana teslim olan bir topluluk çıkar, bize ibadet yerlerini ve ilkelerini göster, tövbemizi kabul et. Şüphesiz sen, tövbeleri çok kabul edensin, çok merhametlisin.
129 Rabbimiz! İçlerinden onlara bir elçi gönder, onlara ayetlerini okusun, kitabı ve hikmeti öğretsin ve onları arındırsın. Şüphesiz sen güçlüsün, hikmet sahibisin.
130 Kendini bilmezden başka kim İbrahim'in dininden yüz çevirir? Andolsun, biz onu dünyada seçkin kıldık. Şüphesiz o ahirette de iyilerdendir.
131 Rabbi ona: Teslim ol, dediğinde, Âlemlerin Rabbine teslim oldum, demişti.
132 İbrahim bunu oğullarına vasiyet etti, Yakup da öyle: Oğullarım! Allah sizin için bu dini seçti. Öyleyse yalnız Müslümanlar olarak ölün, dedi.
133 Yoksa siz, Yakub'a ölüm geldiğinde orada mıydınız? O, oğullarına: Benden sonra neye ibadet edeceksiniz? demişti. Onlar: Senin ilahına ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak'ın ilahı olan tek ilaha ibadet edeceğiz; biz ona teslim olanlarız, dediler.
134 Onlar gelip geçmiş bir topluluktur. Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir. Siz onların yaptıklarından sorumlu tutulmazsınız.
135 Yahudi ya da Hristiyan olun ki doğru yolu bulasınız, dediler. De ki: Hayır, biz hanif olan İbrahim'in dinine uyarız. O, ortak koşanlardan değildi.
136 Deyin ki: Biz Allah'a, bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakup ve torunlarına indirilene, Musa ve İsa'ya verilene, Rableri tarafından diğer peygamberlere verilenlere inandık. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz ve biz ona teslim olanlarız.
137 Eğer onlar da sizin inandığınız gibi inanırlarsa doğru yolu bulmuş olurlar; yüz çevirirlerse mutlaka anlaşmazlık içine düşmüş olurlar. Allah onlara karşı seni koruyacaktır. O işitendir, bilendir.
138 Allah'ın boyası ile boyandık. Allah'tan daha güzel boyası olan kimdir? Biz yalnız ona ibadet edenleriz.
139 De ki: Allah hakkında bizimle tartışıyor musunuz? Oysa O bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir. Bizim işlediklerimiz bize, sizin işledikleriniz size aittir. Biz ona gönülden bağlanmışız.
140 Yoksa siz, İbrahim, İsmail, İshak, Yakup ve torunlarının Yahudi ya da Hristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz? De ki: Siz mi daha iyi bilirsiniz, yoksa Allah mı? Allah tarafından kendisine ulaşan bir gerçeği gizleyenden daha zalim kim olabilir? Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir.
141 Onlar gelip geçmiş bir topluluktur. Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir. Siz onların yaptıklarından sorumlu tutulmazsınız.
Kıblenin değiştirilmesi
142 İnsanlardan bazı akılsızlar diyecekler ki: Onları üzerinde bulundukları kıbleden çeviren nedir? De ki: Doğu da batı da Allahındır. O dilediğini doğru yola iletir.
143 Böylece sizi orta bir topluluk yaptık ki insanlara tanık olasınız ve Elçi de size tanık olsun. Senin üzerinde olduğun kıbleyi ancak Elçiye uyanı, topukları üzerinde geri dönenden ayırt etmek için belirledik. Bu, Allah'ın doğru yola ilettiği kimseler dışında kalanlar için elbette büyük bir sınavdır. Allah sizin inancınızı boşa çıkaracak değildir. Şüphesiz Allah insanlara karşı çok şefkatli ve merhametlidir.
144 Yüzünün gökyüzünde çevrilip durduğunu görüyoruz. Seni hoşnut olacağın bir kıbleye döndüreceğiz. Yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. Nerede olursanız olun, yüzlerinizi o yöne çevirin. Kendilerine kitap verilenler bunun Rablerinden gelen bir gerçek olduğunu elbette bilirler. Allah onların yaptıklarından habersiz değildir.
145 Kendilerine kitap verilenlere her türlü kanıtı getirsen de senin kıblene uymazlar. Sen de onların kıblesine uyacak değilsin. Onlar birbirlerinin kıblesine de uymazlar. Sana gelen bilgiden sonra onların arzularına uyarsan, o zaman sen kesinlikle yanlış yapanlardan olursun.
146 Kendilerine kitap verdiklerimiz onu kendi oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Buna rağmen onlardan bir grup bile bile gerçeği gizler.
147 Gerçek Rabbinden gelendir. Öyleyse şüphe edenlerden olma.
148 Herkesin yöneldiği bir yön vardır. Öyleyse iyiliklerde yarışın. Nerede olursanız olun, Allah hepinizi bir araya getirecektir. Şüphesiz Allah her şeye gücü yetendir.
149 Nereden yola çıkarsan çık, yüzünü Mescid-i Haram'a doğru çevir. Bu kesinlikle Rabbinden gelen bir gerçektir. Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir.
150 Nereden yola çıkarsan çık, yüzünü Mescid-i Haram'a doğru çevir. Nerede olursanız olun, yüzlerinizi ona doğru çevirin ki, zulmedenler dışında insanların size karşı bir delili olmasın. Onlardan korkmayın, benden korkun. Böylece size olan nimetimi tamamlayayım ve doğru yolu bulasınız.
151 Nitekim size kendi içinizden, size ayetlerimizi okuyan, sizi arındıran, size kitabı ve hikmeti öğreten, size bilmediklerinizi öğreten bir elçi gönderdik.
152 Öyleyse beni anın ki ben de sizi anayım. Bana şükredin ve bana karşı nankörlük etmeyin.
Sabır ve zorluklar karşısında dayanıklılık
153 Ey inananlar, sabır ve namaz ile yardım dileyin. Şüphesiz Allah sabredenlerle beraberdir.
154 Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyin. Hayır, onlar diridirler, fakat siz farkında değilsiniz.
155 Andolsun ki sizi biraz korku, açlık, mal, can ve ürünlerden eksiltme ile sınayacağız. Sabredenleri müjdele.
156 Onlar ki başlarına bir musibet geldiğinde, Biz Allah içiniz ve şüphesiz ona döneceğiz derler.
157 İşte Rablerinden bağışlamalar ve rahmet hep onların üzerinedir. Ve doğru yolu bulanlar da onlardır.
Hac ibadeti ve yasaklar
158 Safa ve Merve Allah'ın işaretlerindendir. Kim hac veya umre yaparsa bu ikisini tavaf etmesinde bir sakınca yoktur. Kim gönüllü olarak iyilik yaparsa şüphesiz Allah şükrün karşılığını verendir, bilendir.
159 İndirdiğimiz açık delilleri ve hidayeti Kitapta insanlara açıkça gösterdikten sonra gizleyenlere, işte onlara Allah lanet eder ve lanet edenler de lanet eder.
160 Ancak tövbe edip durumlarını düzeltenler ve gerçeği açıklayanlar başka. İşte onların tövbesini kabul ederim. Ben tövbeleri çok kabul edenim, çok merhametliyim.
161 Şüphesiz inkâr edip kâfir olarak ölenler var ya, işte Allah'ın, meleklerin ve tüm insanların laneti onların üzerinedir.
162 Orada sürekli kalırlar. Onlardan azap hafifletilmez ve onlara bakılmaz.
163 Sizin ilahınız tek bir ilahtır. Ondan başka ilah yoktur. O Rahmandır, Rahimdir.
164 Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar sağlayacak şeylerle denizde seyreden gemilerde, Allah'ın gökten indirip onunla ölü toprağı dirilttiği suda, her türlü canlıyı orada yaymasında, rüzgarları ve gökle yer arasındaki emre amade bulutları evirip çevirmesinde düşünen bir topluluk için deliller vardır.
165 İnsanlardan bazıları Allah'tan başka ortaklar edinir, onları Allah'ı sever gibi severler. İman edenlerin Allah'a olan sevgisi daha güçlüdür. Keşke zulmedenler azabı gördükleri zaman bütün kuvvetin Allah'a ait olduğunu ve Allah'ın azabının çok şiddetli olduğunu bilselerdi.
166 İşte o zaman kendilerine uyulanlar, uyanlardan uzaklaşmışlardır. Hepsi azabı görmüşler ve aralarındaki bağlar kopmuştur.
167 Uyanlar derler ki: Keşke bizim için dünyaya bir dönüş olsa da onların bizden uzaklaştıkları gibi biz de onlardan uzaklaşsak! Böylece Allah onlara işlerini pişmanlık kaynağı olarak gösterir ve onlar ateşten çıkamazlar.
168 Ey insanlar! Yeryüzündeki şeylerin helal ve temiz olanlarından yiyin. Şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o sizin için apaçık bir düşmandır.
169 O size ancak kötülüğü, çirkinliği ve Allah'a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi emreder.
170 Onlara: Allah'ın indirdiğine uyun, denildiğinde, Hayır! Biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz yola uyarız, derler. Ya ataları bir şey anlamamış ve doğru yolu bulamamış idiyseler?
171 İnkâr edenlerin durumu, sadece çobanın bağırıp çağırmasını duyan hayvanların durumuna benzer. Onlar sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Bundan dolayı anlamazlar.
172 Ey iman edenler! Size rızık olarak verdiklerimizin temiz olanlarından yiyin ve Allah'a şükredin, eğer yalnız O'na kulluk ediyorsanız.
173 O size ancak ölüyü, kanı, domuz etini ve Allah'tan başkası adına kesileni haram kıldı. Ama kim mecbur kalırsa, başkasının hakkına saldırmadan ve sınırı aşmadan bir şey yemesinde günah yoktur. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
174 Allah'ın indirdiği Kitaptan bir şeyi gizleyip onu az bir karşılığa değişenler var ya, işte onlar karınlarına ancak ateş dolduruyorlar. Kıyamet günü Allah onlarla konuşmayacak ve onları temizlemeyecektir. Onlar için acı bir azap vardır.
175 İşte onlar hidayete karşılık sapıklığı, bağışlanmaya karşılık azabı satın almışlardır. Ateşe karşı ne kadar dayanıklılar!
176 Bu, Allah'ın kitabı hak olarak indirmiş olmasındandır. Kitap konusunda anlaşmazlığa düşenler elbette derin bir ayrılık içindedirler.
177 İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı taraflarına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitap ve peygamberlere iman edenlerin; mala olan sevgilerine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, dilenenlere ve kölelere verenlerin; namazı kılan, zekatı veren, antlaşma yaptıklarında sözlerini yerine getirenlerin ve zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenlerin tutum ve davranışlarıdır. İşte bunlar, doğru olanlardır. İşte bunlar, Allah'a karşı gelmekten sakınanların ta kendileridir.
Kısas, vasiyet ve oruç hükümleri
178 Ey inananlar, öldürülenler hakkında size kısas yazıldı. Özgür için özgür, köle için köle, kadın için kadın. Kimin lehine kardeşi tarafından bir şey affedilirse, örfe uyarak istesin ve ona güzellikle ödesin. Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir. Kim bundan sonra sınırı aşarsa, onun için acı verici bir azap vardır.
179 Kısasta sizin için hayat vardır, ey akıl sahipleri! Umulur ki korunursunuz.
180 Birinize ölüm geldiğinde, eğer bir hayır bırakacaksa, anne babaya ve yakınlara uygun bir şekilde vasiyet etmek, korunanlar üzerine bir hak olarak yazıldı.
181 Kim onu işittikten sonra değiştirirse, günahı ancak onu değiştirenlerin üzerinedir. Şüphesiz Allah işitendir, bilendir.
182 Kim vasiyet edenin bir hata yapmasından veya günaha girmesinden endişe eder de aralarını düzeltirse, ona günah yoktur. Şüphesiz Allah bağışlayandır, merhametlidir.
183 Ey inananlar! Oruç, sizden öncekilere yazıldığı gibi size de yazıldı. Umulur ki korunursunuz.
184 Sayılı günlerde. Sizden kim hasta veya yolculukta olursa, diğer günlerde aynı sayıda. Ona güç yetiremeyenler için bir yoksulu doyuracak fidye vardır. Kim gönüllü olarak iyilik yaparsa o kendisi için daha hayırlıdır. Oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır, eğer bilirseniz.
185 Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu yanlıştan ayırmanın açık delilleri olarak Kuran'ın indirildiği aydır. Öyleyse sizden kim bu aya erişirse onu oruçlu geçirsin. Kim hasta veya yolculukta olursa, diğer günlerde aynı sayıda. Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Bu sayıyı tamamlamanızı ve size yol gösterdiği için Allah'ı yüceltmenizi ister. Umulur ki şükredersiniz.
186 Kullarım sana beni sorduğunda, ben yakınım. Bana dua ettiğinde, dua edenin duasına cevap veririm. Öyleyse bana uysunlar ve bana inansınlar ki doğru yolu bulabilsinler.
187 Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helal kılındı. Onlar sizin için bir elbise, siz de onlar için bir elbisesiniz. Allah, sizin kendinize hainlik ettiğinizi bildi ve tövbenizi kabul edip sizi affetti. Artık onlara yaklaşın ve Allah'ın sizin için yazdığını isteyin. Şafağın beyaz ipliği siyah ipliğinden ayırt edilinceye kadar yiyin, için, sonra geceye kadar orucu tamamlayın. Mescitlerde itikafta iken onlara yaklaşmayın. Bunlar Allah'ın sınırlarıdır, onlara yaklaşmayın. İşte Allah ayetlerini insanlara böyle açıklar, umulur ki korunurlar.
188 Mallarınızı aranızda haksız yere yemeyin ve insanların mallarından bir kısmını, bile bile günah işleyerek yemek için onları yöneticilere aktarmayın.
189 Sana hilalleri soruyorlar. De ki: Onlar insanlar ve hac için vakit ölçüleridir. İyilik, evlere arkalarından girmeniz değildir. Fakat iyilik korunan kişinin davranışıdır. Evlere kapılarından girin. Allah'tan korkun ki kurtuluşa eresiniz.
190 Sizinle savaşanlarla Allah yolunda savaşın ve sınırı aşmayın. Şüphesiz Allah sınırı aşanları sevmez.
191 Onları bulduğunuz yerde öldürün ve sizi çıkardıkları yerden onları çıkarın. Fitne öldürmekten daha kötüdür. Onlar sizinle savaşmadıkça, Mescid-i Haram'ın yanında onlarla savaşmayın. Eğer sizinle savaşırlarsa onları öldürün. İnkâr edenlerin cezası böyledir.
192 Eğer vazgeçerlerse, şüphesiz Allah bağışlayandır, merhametlidir.
193 Fitne kalmayıncaya ve din yalnız Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse, artık zulmedenlerden başkasına düşmanlık yoktur.
194 Haram ay haram aya karşılıktır. Hürmetler karşılıklıdır. Kim size saldırırsa, size saldırdığı gibi siz de ona saldırın. Allah'tan korkun ve bilin ki Allah korunanlarla beraberdir.
195 Allah yolunda harcayın ve kendinizi kendi ellerinizle tehlikeye atmayın. İyilik edin, şüphesiz Allah iyilik edenleri sever.
196 Haccı ve umreyi Allah için tamamlayın. Eğer engellenirseniz, kolayınıza gelen bir kurban gönderin. Kurban yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizden kim hasta olur veya başından bir rahatsızlığı bulunursa, oruç veya sadaka veya kurban olarak fidye gerekir. Güvende olduğunuzda, hacca kadar umre ile yararlanmak isteyen, kolayına gelen bir kurban kessin. Bulamayana ise hac sırasında üç gün, döndüğünüzde yedi gün olmak üzere tam on gün oruç tutmak gerekir. Bu, ailesi Mescid-i Haram'da olmayanlar içindir. Allah'tan korkun ve bilin ki Allah'ın cezası çetindir.
197 Hac, bilinen aylardadır. Kim o aylarda hacca niyet ederse, hac sırasında kadına yaklaşmak, günah işlemek ve tartışmak yoktur. Ne hayır yaparsanız Allah onu bilir. Azık edinin, şüphesiz azığın en hayırlısı takvadır. Ey akıl sahipleri, benden korkun.
198 Rabbinizden bir lütuf istemenizde size günah yoktur. Arafat'tan indiğinizde Meşar-i Haram'da Allah'ı anın. O size nasıl öğrettiyse öylece onu anın. Şüphesiz siz bundan önce yolunu şaşırmışlardandınız.
199 Sonra insanların aktığı yerden siz de akın. Allah'tan bağışlanma dileyin. Şüphesiz Allah bağışlayandır, merhametlidir.
200 Hac ibadetlerinizi bitirdiğinizde, atalarınızı andığınız gibi, hatta daha kuvvetli bir anışla Allah'ı anın. İnsanlardan öylesi var ki, Rabbimiz! Bize dünyada ver, der. Onun ahirette bir payı yoktur.
201 Onlardan öylesi de var ki, Rabbimiz! Bize dünyada iyilik ver, ahirette de iyilik ver ve bizi ateş azabından koru, der.
202 İşte onlar için, kazandıklarından bir pay vardır. Allah hesabı çabuk görendir.
203 Sayılı günlerde Allah'ı anın. Kim iki günde acele ederse ona günah yoktur. Kim de gecikirse ona da günah yoktur. Bu, korunan içindir. Allah'tan korkun ve bilin ki siz O'na toplanacaksınız.
Evlilik, boşanma ve aile hukuku
204 İnsanlardan öylesi var ki dünya hayatı hakkındaki sözleri seni şaşırtır ve kalbindekine Allah'ı şahit tutar. Halbuki o, düşmanların en yamanıdır.
205 O dönüp gittiğinde yeryüzünde bozgunculuk yapmaya, ekini ve nesli yok etmeye çalışır. Allah ise bozgunculuğu sevmez.
206 Ona Allah'tan kork denildiğinde, gururu onu günaha sürükler. Ona cehennem yeter. Ne kötü bir yataktır o.
207 İnsanlardan öylesi de var ki Allah'ın rızasını kazanmak için kendini feda eder. Allah kullarına karşı çok şefkatlidir.
208 Ey inananlar! Hep birlikte barışa girin ve şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o, sizin apaçık düşmanınızdır.
209 Size açık deliller geldikten sonra yine de kayarsanız, bilin ki Allah güçlüdür, hikmet sahibidir.
210 Onlar sadece Allah'ın buluttan gölgeler içinde meleklerle birlikte gelmesini ve işin bitirilmesini mi bekliyorlar? Bütün işler Allah'a döndürülür.
211 İsrailoğullarına sor: Onlara nice açık ayetler verdik. Kim Allah'ın nimetini kendisine geldikten sonra değiştirirse, şüphesiz Allah'ın cezası çetindir.
212 İnkar edenlere dünya hayatı süslü gösterildi. Onlar, inananlarla alay ederler. Oysa Allah'tan korkanlar kıyamet günü onların üstündedir. Allah dilediğine hesapsız rızık verir.
213 İnsanlar tek bir topluluktu. Allah, müjdeleyici ve uyarıcı olarak peygamberler gönderdi ve beraberlerinde, insanların anlaşmazlığa düştükleri konularda aralarında hüküm vermek üzere gerçeği içeren kitabı indirdi. Oysa kendilerine kitap verilenler, kendilerine açık deliller geldikten sonra sırf aralarındaki kıskançlık yüzünden onda anlaşmazlığa düştüler. Bunun üzerine Allah, kendi izniyle, inananları, onların üzerinde ayrılığa düştükleri gerçeğe iletti. Allah dilediğini doğru yola iletir.
214 Yoksa siz, sizden öncekilerin başına gelenler size de gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara öyle yoksulluk ve sıkıntı dokunmuş, öyle sarsılmışlardı ki, peygamber ve beraberindeki inananlar, Allah'ın yardımı ne zaman gelecek? diyorlardı. Bilesiniz ki Allah'ın yardımı yakındır.
215 Sana neyi harcayacaklarını soruyorlar. De ki: Hayır olarak harcadığınız şey, ana baba, yakınlar, yetimler, yoksullar ve yolda kalmışlar içindir. Hayır olarak ne yaparsanız, Allah onu bilir.
216 Savaş size farz kılındı, oysa o size hoş gelmez. Sizin için daha hayırlı olduğu halde bir şeyden hoşlanmayabilirsiniz. Sizin için daha kötü olduğu halde bir şeyi sevebilirsiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz.
217 Sana haram ayda savaşmayı soruyorlar. De ki: O ayda savaşmak büyük bir günahtır. Fakat Allah yolundan alıkoymak, onu inkar etmek, Mescid-i Haram'ın ziyaretine engel olmak ve halkını oradan çıkarmak Allah katında daha büyük günahtır. Fitne ise öldürmekten daha kötüdür. Onlar güç yetirebilseler, sizi dininizden döndürünceye kadar sizinle savaşmaya devam ederler. Sizden kim dininden döner ve inkarcı olarak ölürse, onların yaptıkları işler dünyada da ahirette de boşa gider. Onlar cehennemliktir ve orada sürekli kalırlar.
218 İnananlar, hicret edenler ve Allah yolunda cihad edenler; işte onlar Allah'ın rahmetini umarlar. Allah bağışlayandır, esirgeyendir.
219 Sana içkiyi ve kumarı soruyorlar. De ki: Bu ikisinde büyük günah ve insanlar için bazı yararlar vardır. Ama günahları yararlarından daha büyüktür. Sana neyi harcayacaklarını da soruyorlar. De ki: İhtiyaçtan fazlasını. Allah size ayetlerini böyle açıklıyor ki düşünesiniz.
220 Dünya ve ahiret hakkında. Sana yetimleri de soruyorlar. De ki: Onların durumlarını düzeltmek hayırlıdır. Eğer onlarla birlikte yaşarsanız, onlar sizin kardeşlerinizdir. Allah bozguncuyu yapıcı olandan ayırt eder. Allah dileseydi sizi zora sokardı. Şüphesiz Allah güçlüdür, hikmet sahibidir.
221 İnanan kadınlar inanıncaya kadar inkarcı kadınlarla evlenmeyin. İnanan bir cariye, hoşunuza gitse bile inkarcı bir kadından daha hayırlıdır. İnanan erkekler inanıncaya kadar inkarcı erkekleri kızlarınızla evlendirmeyin. İnanan bir köle, hoşunuza gitse bile inkarcı bir erkekten daha hayırlıdır. Onlar ateşe çağırırlar, Allah ise izniyle cennete ve bağışlanmaya çağırır. O, insanlara ayetlerini açıklar ki öğüt alsınlar.
222 Sana kadınların ay halini soruyorlar. De ki: O bir rahatsızlıktır. Ay halinde kadınlardan uzak durun. Temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. Temizlendikleri zaman, Allah'ın size emrettiği yerden onlara yaklaşın. Şüphesiz Allah tövbe edenleri sever, temizlenenleri sever.
223 Kadınlarınız sizin için bir tarladır. Tarlanıza dilediğiniz gibi varın. Kendiniz için önceden hazırlık yapın. Allah'tan korkun ve bilin ki O'na kavuşacaksınız. İnananlara müjde ver.
224 İyilik etmemek, Allah'tan sakınmamak ve insanların arasını düzeltmemek için Allah'ı yeminlerinize engel yapmayın. Allah işitendir, bilendir.
225 Allah sizi kasıtsız yeminlerinizden dolayı sorumlu tutmaz, fakat kalplerinizin kazandığından dolayı sorumlu tutar. Allah bağışlayandır, hoşgörülüdür.
226 Eşlerine yaklaşmamaya yemin edenler için dört ay bekleme süresi vardır. Eğer geri dönerlerse, şüphesiz Allah bağışlayandır, merhametlidir.
227 Ve eğer boşanmaya karar verirlerse, şüphesiz Allah işitendir, bilendir.
228 Boşanmış kadınlar kendi başlarına üç ay hali beklerler. Allah'a ve ahiret gününe inanıyorlarsa, Allah'ın rahimlerinde yarattığını gizlemeleri onlara helal olmaz. Kocaları bu süre içinde barışmak isterlerse, onları geri almaya daha çok hak sahibidirler. Kadınların da ödevlerine denk belli hakları vardır. Erkeklerin kadınlar üzerinde bir derece üstünlüğü vardır. Allah güçlüdür, hikmet sahibidir.
229 Boşanma iki defadır. Sonrasında ya iyilikle tutmak ya da güzellikle serbest bırakmak vardır. Onlara verdiğinizden bir şey almanız size helal değildir. Ancak erkek ve kadın Allah'ın sınırlarını koruyamayacaklarından korkarlarsa bu durum müstesna. Eğer Allah'ın sınırlarını gözetemeyeceklerinden korkarsanız, kadının fidye vermesinde ikisine de günah yoktur. Bunlar Allah'ın sınırlarıdır, onları aşmayın. Kim Allah'ın sınırlarını aşarsa, işte onlar zalimlerdir.
230 Eğer erkek kadını üçüncü defa boşarsa, ondan sonra kadın bir başka erkekle evlenmedikçe onu alması helal olmaz. Eğer ikinci koca da onu boşarsa, Allah'ın sınırlarını koruyacaklarını sanırlarsa, tekrar birbirlerine dönmelerinde ikisine de günah yoktur. Bunlar Allah'ın sınırlarıdır. Allah bunları bilen bir toplum için açıklar.
231 Kadınları boşadığınızda ve bekleme süreleri sona erdiğinde, ya onları iyilikle tutun ya da iyilikle serbest bırakın. Haklarına tecavüz etmek için onları tutmayın. Kim bunu yaparsa kendine zulmetmiş olur. Allah'ın ayetlerini alaya almayın. Allah'ın size verdiği nimeti ve size öğüt vermek için indirdiği Kitab'ı ve hikmeti hatırlayın. Allah'tan korkun ve bilin ki Allah her şeyi bilir.
232 Kadınları boşadığınızda ve bekleme sürelerini bitirdiklerinde, aralarında iyilikle anlaştıkları takdirde, onların eski kocalarıyla evlenmelerine engel olmayın. İşte bununla içinizden Allah'a ve ahiret gününe inananlar öğüt alır. Bu sizin için daha temiz ve daha paktır. Allah bilir, siz bilmezsiniz.
233 Anneler çocuklarını tam iki yıl emzirirler. Bu, emzirmeyi tamamlamak isteyen içindir. Onların yiyeceği, giyeceği örfe uygun olarak babaya aittir. Hiç kimseye gücünün üstünde bir yük yüklenmez. Hiçbir anne çocuğu sebebiyle, hiçbir baba da çocuğu yüzünden zarara uğratılmasın. Mirasçıya düşen de aynı şeydir. Eğer ana ve baba anlaşarak ve danışarak çocuğu sütten kesmek isterlerse, onlara günah yoktur. Çocuklarınızı emzirtmek isterseniz, vereceğiniz ücreti örfe uygun olarak ödediğiniz takdirde size günah yoktur. Allah'tan korkun ve bilin ki Allah yaptıklarınızı görendir.
234 İçinizden ölenlerin geride bıraktıkları eşleri, kendi başlarına dört ay on gün beklerler. Sürelerini bitirdiklerinde artık kendileri için uygun olanı yapmalarında size bir günah yoktur. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
235 Kadınlara evlenme isteğinizi üstü kapalı olarak anlatmanızda veya içinizde saklamanızda sizin için bir günah yoktur. Allah sizin onları anacağınızı bilir. Fakat meşru sözler söylemeniz dışında onlarla gizlice buluşma sözleşmeyin. Bekleme süresi bitinceye kadar nikah yapmaya kalkışmayın. Bilin ki Allah içinizde olanı bilir. Ondan sakının ve bilin ki Allah bağışlayandır, yumuşak davranandır.
236 Kendilerine dokunmadan veya mehir belirlemeden kadınları boşarsanız size günah yoktur. Onlara faydalanacakları bir şey verin. Zengin olan durumuna göre, fakir de durumuna göre versin. Bu, iyilik yapanlar üzerine bir borçtur.
237 Eğer onlara mehir belirler de kendilerine dokunmadan boşarsanız, belirlediğinizin yarısı onlarındır. Ancak kadının vazgeçmesi veya nikah bağı elinde olanın vazgeçmesi hali müstesna. Vazgeçmeniz takvaya daha yakındır. Aranızdaki üstünlüğü unutmayın. Şüphesiz Allah yaptıklarınızı görendir.
238 Namazlara ve orta namaza devam edin. Allah'a gönülden boyun eğerek namaz kılın.
239 Eğer korkarsanız yaya olarak veya binek üzerinde kılın. Güvene kavuştuğunuzda, bilmediğiniz şeyleri size öğrettiği gibi Allah'ı anın.
240 İçinizden ölüp de geride eşler bırakanlar, eşleri için, evden çıkarılmaksızın bir yıla kadar geçimlerinin sağlanmasını vasiyet etsinler. Ama onlar çıkarlarsa, kendileri için yaptıkları meşru şeylerden dolayı size bir günah yoktur. Allah güçlüdür, hikmet sahibidir.
241 Boşanmış kadınların örfe uygun olarak faydalanacakları bir hak vardır. Bu, Allah'a karşı gelmekten sakınanlar üzerine bir borçtur.
242 Allah size ayetlerini böyle açıklıyor ki aklınızı kullanasınız.
Savaş ve barış hükümleri
243 Binlerce kişi oldukları halde ölüm korkusuyla yurtlarından çıkanları görmedin mi? Allah onlara öl dedi, sonra onları diriltti. Şüphesiz Allah insanlara karşı lütuf sahibidir, fakat insanların çoğu şükretmezler.
244 Allah yolunda savaşın ve bilin ki Allah işitendir, bilendir.
245 Kim Allah'a güzel bir borç verecek ki Allah da onu kat kat artırsın? Allah daraltır ve genişletir ve ona döndürüleceksiniz.
246 Musa'dan sonra İsrailoğullarının ileri gelenlerini görmedin mi? Hani peygamberlerine, bize bir hükümdar gönder de Allah yolunda savaşalım, demişlerdi. O, size savaş yazılırsa, savaşmayabilirsiniz, dedi. Onlar, yurdumuzdan çıkarılmış, çocuklarımızdan uzaklaştırılmış olduğumuz halde Allah yolunda neden savaşmayalım, dediler. Fakat onlara savaş yazılınca, az bir kısmı hariç, yüz çevirdiler. Allah zalimleri bilir.
247 Peygamberleri onlara dedi ki: Allah size Talut'u hükümdar olarak gönderdi. Onlar, biz hükümdarlığa ondan daha layıkken ve ona bolca mal da verilmemişken, nasıl bize hükümdar olabilir, dediler. O dedi ki: Allah onu sizin üzerinize seçti ve ona bilgi ve vücut bakımından üstünlük verdi. Allah mülkünü dilediğine verir. Allah her şeyi kuşatandır, bilendir.
248 Peygamberleri onlara dedi ki: Onun hükümdarlığının işareti, size içinde Rabbinizden bir güven ve Musa ailesinin ve Harun ailesinin bıraktıklarından bir kalıntı bulunan sandığın gelmesidir. Onu melekler taşıyacak. Eğer inanıyorsanız bunda sizin için bir işaret vardır.
249 Talut orduyla ayrılınca dedi ki: Allah sizi bir ırmakla sınayacak. Kim ondan içerse benden değildir. Kim ondan tatmazsa o bendendir. Eliyle bir avuç alan başka. Fakat az bir kısmı hariç ondan içtiler. O ve onunla beraber inananlar ırmağı geçince, bugün bizim Calut ve ordusuna gücümüz yetmez, dediler. Allah'a kavuşacaklarını düşünenler, nice az topluluk Allah'ın izniyle çok topluluğa galip gelmiştir. Allah sabredenlerle beraberdir, dediler.
250 Calut ve ordusuna karşı meydana çıktıklarında, Rabbimiz üzerimize sabır yağdır, ayaklarımızı sabit kıl ve inkâr eden topluluğa karşı bize yardım et, dediler.
251 Allah'ın izniyle onları bozguna uğrattılar. Davud Calut'u öldürdü. Allah ona hükümdarlık ve hikmet verdi ve ona dilediğini öğretti. Allah'ın insanları birbirleriyle savması olmasaydı yeryüzü bozulurdu. Fakat Allah dünyalara karşı lütuf sahibidir.
252 İşte bunlar Allah'ın ayetleridir. Onları sana gerçekle okuyoruz. Sen de gönderilmiş elçilerdensin.
253 O elçilerden bazısını diğerlerinden üstün kıldık. Allah onlardan kimiyle konuştu, kimini de derecelerle yükseltti. Meryem oğlu İsa'ya açık deliller verdik ve onu Kutsal Ruh ile destekledik. Allah dileseydi onlardan sonra gelenler, kendilerine açık deliller geldikten sonra birbirleriyle savaşmazlardı. Fakat anlaşmazlığa düştüler. Onlardan kimi inandı, kimi inkâr etti. Allah dileseydi savaşmazlardı. Fakat Allah dilediğini yapar.
İnfak ve borç verme
254 Ey inananlar, alışveriş, dostluk ve aracılığın olmayacağı gün gelmeden önce, size verdiğimiz rızıktan harcayın. İnkâr edenler, zalimlerin ta kendileridir.
255 Allah, kendisinden başka ilah olmayandır. Diridir, her şeyi yönetendir. Onu ne uyuklama tutar ne de uyku. Göklerde ve yerde ne varsa onundur. Onun izni olmadan katında şefaat edecek kimdir? Önlerindekini ve arkalarındakini bilir. Onun bilgisinden, dilediğinden başka bir şey kavrayamazlar. Kürsüsü gökleri ve yeri kaplamıştır. Onları koruyup gözetmek ona ağır gelmez. O yücedir, büyüktür.
256 Dinde zorlama yoktur. Doğru yol, yanlış yoldan açıkça ayrılmıştır. Kim sahte tanrıları reddedip Allah'a inanırsa, kopmayan sağlam bir kulpa tutunmuştur. Allah işitendir, bilendir.
257 Allah inananların dostudur. Onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. İnkâr edenlerin dostları ise sahte tanrılardır. Onları aydınlıktan karanlıklara sokarlar. İşte onlar ateş halkıdır. Orada sürekli kalacaklardır.
258 Allah kendisine hükümdarlık verdi diye Rabbi hakkında İbrahim'le tartışanı görmedin mi? İbrahim, Rabbim diriltir ve öldürür demişti. O da ben de diriltir ve öldürürüm dedi. İbrahim, Allah güneşi doğudan getiriyor, sen de onu batıdan getir deyince, inkâr eden şaşırıp kaldı. Allah zalim topluluğu doğru yola iletmez.
259 Veya duvarları çatılarının üzerine çökmüş bir kasabaya uğrayan kişi gibisini görmedin mi? Allah bunu ölümünden sonra nasıl diriltecek dedi. Bunun üzerine Allah onu yüz yıl ölü bıraktı, sonra diriltti. Ne kadar kaldın dedi. Bir gün veya bir günden az kaldım dedi. Hayır, yüz yıl kaldın. Yiyeceğine ve içeceğine bak, bozulmamış. Eşeğine bak. Seni insanlara bir işaret kılalım diye böyle yaptık. Kemiklere bak, nasıl birleştirip et giydiriyoruz. Bu ona açıkça belli olunca, Allah'ın her şeye gücü yettiğini biliyorum dedi.
260 İbrahim, Rabbim ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster demişti. İnanmıyor musun dedi. Hayır, ama kalbim iyice kansın dedi. Öyleyse dört kuş al. Onları kendine alıştır, sonra her dağın üzerine onlardan bir parça koy. Sonra onları çağır. Koşarak sana gelecekler. Bil ki Allah güçlüdür, bilgedir.
261 Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, yedi başak bitiren bir tane gibidir. Her başakta yüz tane vardır. Allah dilediğine kat kat verir. Allah'ın lütfu geniştir, O her şeyi bilir.
262 Mallarını Allah yolunda harcayıp sonra harcadıklarının ardından başa kakmayan ve eziyet etmeyenlerin, Rableri katında ödülleri vardır. Onlara korku yoktur ve üzülmeyeceklerdir.
263 Güzel bir söz ve bağışlama, ardından eziyet gelen bir sadakadan daha iyidir. Allah zengindir, yumuşak davranandır.
264 Ey inananlar! Sadakalarınızı başa kakarak ve eziyet ederek boşa çıkarmayın. O kişi gibi ki, insanlara gösteriş için malını harcar ve Allah'a ve ahiret gününe inanmaz. Onun durumu, üzerinde toprak bulunan kayanın durumu gibidir. Şiddetli bir yağmur isabet edince onu çıplak bırakır. Kazandıklarından hiçbir şey elde edemezler. Allah inkârcı topluluğu doğru yola iletmez.
265 Allah'ın rızasını kazanmak ve kendilerini veya kendilerinden bir kısmını güçlendirmek için mallarını harcayanların durumu, yüksek bir yerdeki güzel bir bahçenin durumu gibidir. Bol yağmur alınca ürünlerini iki kat verir. Bol yağmur almasa bile bir çisenti yeter. Allah yaptıklarınızı görendir.
266 Sizden biriniz ister mi ki, hurma ve üzüm ağaçlarından oluşan, altından ırmaklar akan, içinde her türlü ürünü bulunan bir bahçesi olsun; kendisine ihtiyarlık çökmüş, bakıma muhtaç çocukları varken bahçeye ateşli bir kasırga isabet etsin de yanıversin? Allah düşünesiniz diye size ayetlerini böyle açıklıyor.
267 Ey inananlar! Kazandıklarınızın iyilerinden ve yerden sizin için çıkardıklarımızdan harcayın. Kendinizin göz yummadan alamayacağınız kötü şeyleri vermeye kalkışmayın. Bilin ki Allah zengindir, övgüye layıktır.
268 Şeytan sizi fakirlikle korkutur ve size cimriliği emreder. Allah ise size kendinden bir bağışlama ve bolluk vadeder. Allah'ın lütfu geniştir, O her şeyi bilir.
269 Allah hikmeti dilediğine verir. Kime hikmet verilmişse, ona çok hayır verilmiştir. Bunu ancak akıl sahipleri düşünüp anlar.
270 Yaptığınız her harcamayı veya adadığınız her adağı, şüphesiz Allah bilir. Zalimlerin yardımcıları yoktur.
271 Sadakaları açıktan verirseniz ne güzel! Fakat onları gizleyerek fakirlere verirseniz bu sizin için daha hayırlıdır ve günahlarınızdan bir kısmına kefaret olur. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
272 Onları doğru yola iletmek senin görevin değildir. Allah dilediğini doğru yola iletir. Hayır olarak harcadığınız kendiniz içindir. Ancak Allah'ın rızasını kazanmak için harcarsınız. Hayır olarak harcadığınız size tam olarak ödenir ve size haksızlık edilmez.
273 Sadakalar Allah yolunda kendilerini adayan, yeryüzünde dolaşmaya güç yetiremeyen fakirler içindir. Bilmeyen onları, iffetlerinden dolayı zengin sanır. Sen onları yüzlerinden tanırsın. İnsanlardan arsızca istemezler. Hayır olarak harcadığınızı, şüphesiz Allah bilir.
274 Mallarını gece ve gündüz, gizli ve açık harcayanlar var ya, onların Rableri katında ödülleri vardır. Onlara korku yoktur ve üzülmeyeceklerdir.
275 Faiz yiyenler, şeytanın çarptığı kimse gibi kalkarlar. Bu, onların alışveriş de faiz gibidir demeleri yüzündendir. Oysa Allah alışverişi helal, faizi haram kılmıştır. Kime Rabbinden bir öğüt gelir de faizden vazgeçerse, geçmişte olan kendisinindir ve işi Allah'a kalmıştır. Kim tekrar faize dönerse, işte onlar ateş halkıdır. Orada sürekli kalacaklardır.
276 Allah faizi mahveder, sadakaları artırır. Allah hiçbir nankör günahkârı sevmez.
277 İnanıp iyi işler yapan, namaz kılan ve zekât verenlerin ödülleri Rableri katındadır. Onlara korku yoktur ve üzülmeyeceklerdir.
278 Ey inananlar! Allah'tan sakının ve eğer gerçekten inanıyorsanız faizin kalanını bırakın.
279 Eğer böyle yapmazsanız, Allah ve Resulü tarafından size savaş açıldığını bilin. Eğer tövbe ederseniz, anaparanız sizindir. Ne haksızlık edersiniz ne de haksızlığa uğrarsınız.
280 Eğer borçlu darlık içindeyse, ona ödeme için süre tanıyın. Eğer bilirseniz, bağışlamanız sizin için daha hayırlıdır.
281 Allah'a döndürüleceğiniz, sonra herkese kazandığının eksiksiz verileceği ve kimseye haksızlık edilmeyeceği günden sakının.
282 Ey inananlar! Belirli bir süre için birbirinize borçlandığınız zaman onu yazın. Aranızda bir yazıcı adaletle yazsın. Yazıcı, Allah'ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan kaçınmasın, yazsın. Borçlu olan da yazdırsın ve Rabbi olan Allah'tan sakınsın, borçtan hiçbir şeyi eksik etmesin. Eğer borçlu aklı ermeyen veya zayıf bir kimse ise, ya da yazdıramıyorsa, velisi adaletle yazdırsın. Erkeklerinizden iki şahidi şahit tutun. Eğer iki erkek olmazsa, razı olacağınız şahitlerden bir erkek ve iki kadın olsun. Kadınlardan biri unutursa diğeri ona hatırlatsın. Şahitler çağrıldıkları zaman kaçınmasınlar. Az olsun çok olsun, borcu süresine kadar yazmaktan usanmayın. Bu, Allah katında adalete daha uygun, şahitlik için daha sağlam, şüpheye düşmemeniz için daha elverişlidir. Ancak aranızda hemen alıp verdiğiniz peşin ticaret olursa, onu yazmamanızda sizin için bir sakınca yoktur. Alışveriş yaptığınız zaman şahit tutun. Yazana da, şahide de bir zarar verilmesin. Eğer aksini yaparsanız, bu sizin için günahkârca bir davranış olur. Allah'tan sakının. Allah size öğretiyor. Allah her şeyi hakkıyla bilendir.
283 Eğer yolculukta olur da yazacak birini bulamazsanız, alınan rehinler yeterlidir. Birbirinize bir emanet bırakırsanız, emanet bırakılan kimse emaneti sahibine versin ve Rabbi olan Allah'tan sakınsın. Şahitliği gizlemeyin. Kim onu gizlerse, şüphesiz onun kalbi günahkârdır. Allah yaptıklarınızı hakkıyla bilendir.
284 Göklerde ve yerde ne varsa Allah'ındır. İçinizdekini açıklasanız da, gizleseniz de Allah sizi onunla sorguya çeker. Sonra dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Allah'ın gücü her şeye yeter.
İman esasları ve dua
285 Elçi, Rabbinden kendisine indirilene inandı, inananlar da. Hepsi Allah'a, meleklerine, kitaplarına ve elçilerine inandı. Elçileri arasında ayırım yapmayız. İşittik ve itaat ettik. Affını dileriz Rabbimiz, dönüş sanadır dediler.
286 Allah kimseye gücünün yettiğinden fazlasını yüklemez. Kişinin kazandığı iyilik kendi yararına, kötülük de kendi zararınadır. Rabbimiz, unutur ya da yanılırsak bizi sorumlu tutma. Rabbimiz, bizden öncekilere yüklediğin gibi bize ağır yük yükleme. Rabbimiz, gücümüzün yetmediğini bize taşıtma. Bizi affet, bizi bağışla, bize acı. Sen bizim koruyucumuzsun. İnkâr eden topluluğa karşı bize yardım et.