Kitabın indirilişi ve peygamberin görevi
1 Elif, Lam, Mim, Sad
2 Bu sana indirilen bir kitaptır. Onunla uyarman için ve inananlar için bir öğüt olarak kalbinde bir sıkıntı olmasın
3 Rabbinizden size indirilene uyun ve ondan başka dostlar edinip de onlara uymayın. Ne kadar az öğüt alıyorsunuz
Uyarılan toplumların durumu
4 Nice kentleri yok ettik. Azabımız onlara gece uykusundayken ya da gündüz dinlenirken geldi.
5 Azabımız onlara geldiğinde çağrıları sadece Gerçekten biz haksızlık edenlerdik demek oldu.
6 Kendilerine elçi gönderilenlere mutlaka soracağız ve elçilere de soracağız.
7 Onlara bilgiyle anlatacağız. Biz uzak değildik.
8 O gün tartı gerçektir. Kimin tartıları ağır gelirse işte onlar kurtuluşa erenlerdir.
9 Kimin de tartıları hafif gelirse işte onlar ayetlerimize haksızlık etmeleri nedeniyle kendilerini ziyana uğratanlardır.
10 Sizi yeryüzüne yerleştirdik ve orada size geçim kaynakları verdik. Ne kadar az şükrediyorsunuz.
İnsanın yaratılışı ve şeytanın kibirlenmesi
11 Sizi yarattık, sonra size şekil verdik, sonra meleklere Âdem'e secde edin dedik. İblis dışında hepsi secde etti. O secde edenlerden olmadı.
12 Allah dedi: Sana emrettiğimde seni secde etmekten alıkoyan neydi? İblis dedi: Ben ondan daha iyiyim. Beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın.
13 Allah dedi: İn oradan. Orada büyüklük taslamak senin haddine değil. Çık, sen aşağılananlardan oldun.
14 İblis dedi: Bana insanların diriltileceği güne kadar süre ver.
15 Allah dedi: Sen süre verilenlerdensin.
16 İblis dedi: Beni saptırdığın için, ben de senin doğru yolun üzerinde onlar için oturacağım.
17 Sonra onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından geleceğim. Onların çoğunu şükredenlerden bulamayacaksın.
18 Allah dedi: Çık oradan, kınanmış ve kovulmuş olarak. Onlardan kim sana uyarsa, sizin hepinizle cehennemi dolduracağım.
19 Ey Âdem! Sen ve eşin cennette kalın. Dilediğiniz yerden yiyin. Fakat şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa zalimlerden olursunuz.
20 Şeytan, onlara gizli kalmış çıplaklıklarını göstermek için onlara fısıldadı. Dedi ki: Rabbiniz size bu ağacı sadece melek olmamanız veya ölümsüz olmamanız için yasakladı.
21 Ve onlara: Ben gerçekten size öğüt verenlerdenim, diye yemin etti.
22 Böylece onları aldatarak düşürdü. Ağaçtan tattıklarında çıplaklıkları onlara göründü ve cennet yapraklarıyla örtünmeye başladılar. Rableri onlara seslendi: Ben size o ağacı yasaklamadım mı? Ve şeytanın size apaçık bir düşman olduğunu söylemedim mi?
23 Dediler ki: Rabbimiz! Kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize merhamet etmezsen, kesinlikle kaybedenlerden oluruz.
24 Allah dedi: Birbirinize düşman olarak inin. Yeryüzünde sizin için bir süre barınak ve geçimlik vardır.
25 Dedi ki: Orada yaşayacaksınız, orada öleceksiniz ve oradan çıkarılacaksınız.
Cennet ve cehennem halkının durumu
26 Ey Adem oğulları, size ayıp yerlerinizi örtecek giysi ve süslenecek elbise indirdik. Takva giysisi ise daha hayırlıdır. Bu, Allahın ayetlerindendir. Belki öğüt alırlar.
27 Ey Adem oğulları, şeytan ana babanızı, ayıp yerlerini onlara göstermek için elbiselerini soyarak cennetten çıkardığı gibi sizi de aldatmasın. Çünkü o ve taraftarları, sizin onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Biz şeytanları, inanmayanların dostları kıldık.
28 Onlar bir kötülük yaptıklarında, Atalarımızı bunun üzerinde bulduk. Allah da bize bunu emretti derler. De ki: Allah kötülüğü emretmez. Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz?
29 De ki: Rabbim adaleti emretti. Her secde yerinde yüzlerinizi doğrultun ve dini yalnız ona has kılarak ona dua edin. İlk başladığı gibi dönersiniz.
30 Bir grubu doğru yola iletti, bir gruba da sapkınlık hak oldu. Çünkü onlar Allah dışında şeytanları dost edindiler ve kendilerinin doğru yolda olduklarını sanıyorlar.
31 Ey Adem oğulları, her mescitte süslenin, yiyin için fakat israf etmeyin. Çünkü o israf edenleri sevmez.
32 De ki: Allahın kulları için çıkardığı süsü ve temiz rızıkları kim haram kıldı? De ki: Bunlar, dünya hayatında inananlar içindir, kıyamet gününde ise yalnız onlara özgüdür. İşte bilen bir topluluk için ayetleri böyle açıklıyoruz.
33 De ki: Rabbim ancak açık ve gizli kötülükleri, günahı, haksız saldırıyı, Allahın hakkında hiçbir delil indirmediği şeyi ona ortak koşmanızı ve Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram kılmıştır.
34 Her toplumun bir süresi vardır. Süreleri geldiğinde ne bir an ertelenebilirler ne de öne alınabilirler.
35 Ey Adem oğulları, içinizden size ayetlerimi anlatan elçiler geldiğinde, kim sakınır ve düzeltirse, onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.
36 Ayetlerimizi yalanlayanlar ve onlara karşı büyüklenenler var ya, işte onlar ateş halkıdır, orada sürekli kalacaklardır.
37 Allah hakkında yalan uyduran veya onun ayetlerini yalanlayandan daha zalim kim olabilir? İşte onlara kitaptan payları erişecektir. Sonunda elçilerimiz, canlarını almak için onlara geldiğinde, Allah dışında çağırdıklarınız nerede? diyecekler. Onlar da, Bizden uzaklaştılar diyecekler ve kendi aleyhlerine, inkârcı olduklarına şahitlik edecekler.
38 Allah diyecek ki: Sizden önce geçmiş cin ve insan toplulukları arasında ateşe girin. Her topluluk girdikçe yoldaşına lanet edecek. Hepsi orada toplanınca sonrakiler öncekiler için, Rabbimiz, işte bizi bunlar saptırdı. Onlara ateşten iki kat azap ver diyecekler. Allah da, Hepinize iki kat, fakat bilmiyorsunuz diyecek.
39 Öncekiler de sonrakilere, Sizin bize bir üstünlüğünüz yok. Öyleyse kazandıklarınıza karşılık azabı tadın diyecekler.
40 Ayetlerimizi yalanlayan ve onlara karşı büyüklük taslayanlara göğün kapıları açılmayacak ve deve iğne deliğinden geçinceye kadar cennete giremeyeceklerdir. Suçluları işte böyle cezalandırırız.
41 Onlara cehennemden döşek, üstlerine de örtüler var. Zalimleri işte böyle cezalandırırız.
42 İnanıp iyi işler yapanlara gelince, biz hiç kimseye gücünün yettiğinden fazlasını yüklemeyiz. İşte onlar cennet halkıdır. Orada sürekli kalacaklardır.
43 Göğüslerindeki kini çıkarıp attık. Altlarından ırmaklar akar. Derler ki: Bizi buna eriştiren Allaha hamdolsun. Allah bizi doğru yola iletmeseydi biz doğruyu bulamazdık. Andolsun, Rabbimizin elçileri gerçeği getirmişler. Onlara şöyle seslenilir: İşte size cennet; yaptıklarınıza karşılık ona varis kılındınız.
44 Cennet halkı cehennem halkına, Rabbimizin bize vaat ettiğini gerçek bulduk. Siz de Rabbinizin vaat ettiğini gerçek buldunuz mu? diye seslenirler. Evet derler. O zaman aralarında bir duyurucu, Allahın laneti zalimlerin üzerine olsun diye seslenir.
45 Onlar Allah yolundan alıkoyan ve onu eğri göstermek isteyenlerdir. Onlar ahireti de inkâr edenlerdir.
46 İkisi arasında bir perde vardır. Araf üzerinde de herkesi yüzlerinden tanıyan adamlar vardır. Cennet halkına, Size selam olsun diye seslenirler. Bunlar henüz cennete girmemiş ama girmeyi umanlardır.
47 Gözleri cehennem halkına çevrildiğinde, Rabbimiz, bizi zalimler topluluğuyla beraber kılma derler.
48 Araf halkı, yüzlerinden tanıdıkları adamlara seslenerek derler ki: Ne çokluğunuz ne de büyüklük taslamanız size bir yarar sağlamadı.
49 Allahın rahmetine erdirmeyeceğine yemin ettiğiniz kimseler bunlar mı? Onlara, Girin cennete. Size korku yok ve siz üzülmeyeceksiniz denildi.
50 Cehennem halkı cennet halkına, Bize biraz su akıtın veya Allahın size verdiği rızıktan gönderin diye seslenirler. Onlar da, Allah bunları inkârcılara haram kılmıştır derler.
51 Onlar ki, dinlerini oyun ve eğlence edinmişler ve dünya hayatı onları aldatmıştır. Onlar bu günlerine kavuşacaklarını nasıl unuttularsa ve ayetlerimizi nasıl inkâr ediyorlardıysa, biz de bugün onları öyle unutacağız.
52 Andolsun biz onlara, bilerek açıkladığımız bir kitap getirdik. İnanan bir toplum için yol gösterici ve rahmet olarak.
53 Onlar ancak onun yorumunun gerçekleşmesini bekliyorlar. Onun yorumu geldiği gün, önceden onu unutmuş olanlar, Rabbimizin elçileri gerçeği getirmişler. Şimdi bize şefaat edecek kimseler var mı veya tekrar geri döndürülsek de yaptıklarımızdan başkasını yapsak? derler. Onlar kendilerini ziyana uğrattılar ve uydurdukları şeyler de kendilerinden uzaklaşıp kayboldu.
Allah'ın evrendeki işaretleri ve yaratma gücü
54 Gerçekten Rabbiniz Allah, gökleri ve yeri altı günde yarattı, sonra yönetimi üstlendi. Gündüzü, durmadan kovalayan geceyle örter. Güneş, ay ve yıldızlar onun buyruğuna boyun eğmiştir. Bilin ki yaratma ve yönetme yalnızca ona aittir. Âlemlerin Rabbi olan Allah ne yücedir.
55 Rabbinize alçakgönüllülükle ve gizlice dua edin. O, sınırı aşanları sevmez.
56 Düzene sokulduktan sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. Allah'a korku ve umutla dua edin. Şüphesiz Allah'ın rahmeti iyilik yapanlara yakındır.
57 Rüzgârları rahmetinin önünde müjdeci olarak gönderen odur. Nihayet rüzgârlar ağır bulutları yüklendiğinde, onları ölü bir bölgeye sürükleriz de oraya su indiririz. Onunla türlü türlü meyveler çıkarırız. İşte ölüleri de böyle çıkaracağız. Belki düşünüp öğüt alırsınız.
58 Güzel memleketin bitkisi Rabbinin izniyle çıkar; kötü olandan ise yararsız üründen başka bir şey çıkmaz. İşte biz şükreden bir toplum için ayetleri böyle açıklarız.
Nuh'un kavmine tebliği
59 Andolsun ki Nuh'u kendi halkına gönderdik. Dedi ki: Ey halkım! Allah'a kulluk edin. Sizin için ondan başka tanrı yoktur. Doğrusu ben, sizin için büyük bir günün azabından korkuyorum.
60 Halkının ileri gelenleri dediler ki: Biz seni açık bir sapkınlık içinde görüyoruz.
61 Dedi ki: Ey halkım! Bende hiçbir sapkınlık yok. Fakat ben alemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş bir elçiyim.
62 Size Rabbimin mesajlarını iletiyorum ve size öğüt veriyorum. Allah'tan, sizin bilmediklerinizi biliyorum.
63 Sizi uyarması ve korumanız için, içinizden bir adam aracılığıyla Rabbinizden size bir hatırlatma gelmesine mi şaşırdınız? Allah'ın merhametine nail olasınız diye.
64 Onu yalanladılar. Biz de onu ve gemide onunla beraber olanları kurtardık. Ayetlerimizi yalanlayanları ise suda boğduk. Şüphesiz onlar kör bir topluluktu.
Hud'un kavmine tebliği
65 Ad kavmine de kardeşleri Hud'u gönderdik. Dedi ki: Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin ondan başka tanrınız yoktur. Hâlâ sakınmayacak mısınız?
66 Kavminden inkâr eden ileri gelenler dediler ki: Biz seni akılsızlık içinde görüyoruz ve biz senin yalancılardan olduğunu düşünüyoruz.
67 Dedi ki: Ey kavmim! Bende akılsızlık yok, aksine ben âlemlerin Rabbinin elçisiyim.
68 Size Rabbimin mesajlarını iletiyorum ve ben sizin için güvenilir bir öğüt vericiyim.
69 Sizi uyarmak için aranızdan bir adam aracılığıyla Rabbinizden size bir hatırlatma gelmesine şaşırdınız mı? Hatırlayın ki O sizi Nuh kavminden sonra halifeler yaptı ve yaratılışta size üstün özellikler verdi. O halde Allah'ın nimetlerini hatırlayın ki kurtuluşa eresiniz.
70 Dediler ki: Sen bize tek Allah'a kulluk etmemiz ve atalarımızın taptıklarını bırakmamız için mi geldin? Eğer doğru söyleyenlerden isen bizi tehdit ettiğin şeyi bize getir.
71 Dedi ki: Rabbinizden size bir azap ve öfke inmiştir. Allah'ın haklarında hiçbir delil indirmediği, sadece sizin ve atalarınızın uydurduğu isimler hakkında mı benimle tartışıyorsunuz? Bekleyin öyleyse, ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.
72 Onu ve onunla beraber olanları rahmetimizle kurtardık ve ayetlerimizi yalanlayıp inanmayanların kökünü kestik.
Salih'in kavmine tebliği
73 Semud kavmine de kardeşleri Salih'i gönderdik. Dedi ki: Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin için ondan başka tanrı yoktur. Size Rabbinizden açık bir kanıt geldi. İşte Allah'ın dişi devesi, sizin için bir işarettir. Onu bırakın, Allah'ın toprağında otlasın. Ona kötülükle dokunmayın, yoksa sizi acı bir azap yakalar.
74 Hatırlayın, Allah sizi Ad kavminden sonra halifeler yaptı ve sizi yeryüzüne yerleştirdi. Onun düzlüklerinde saraylar yapıyor, dağlarını oyup evler yapıyorsunuz. Allah'ın nimetlerini anın ve yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.
75 Kavminin büyüklük taslayan ileri gelenleri, içlerinden zayıf görülen inananlara dediler ki: Salih'in gerçekten Rabbi tarafından gönderildiğini biliyor musunuz? Onlar da: Biz onunla gönderilene inananlarız, dediler.
76 Büyüklük taslayanlar dediler ki: Biz sizin inandığınızı inkâr ediyoruz.
77 Derken dişi deveyi kestiler ve Rablerinin emrine karşı geldiler. Dediler ki: Ey Salih! Eğer sen gerçekten elçilerdensen, bizi tehdit ettiğin şeyi bize getir.
78 Bunun üzerine onları şiddetli bir sarsıntı yakaladı, yurtlarında diz üstü çöke kaldılar.
79 Salih onlardan yüz çevirdi ve dedi ki: Ey kavmim! Andolsun ki ben size Rabbimin mesajını ilettim ve size öğüt verdim, fakat siz öğüt verenleri sevmiyorsunuz.
Lut'un kavmine tebliği
80 Ve Lut'u da gönderdik. Halkına dedi ki: Sizden önce dünyada hiç kimsenin yapmadığı çirkin işi mi yapıyorsunuz?
81 Siz kadınları bırakıp şehvetle erkeklere yaklaşıyorsunuz. Doğrusu siz aşırı giden bir topluluksunuz.
82 Halkının cevabı sadece şöyle demek oldu: Onları kentinizden çıkarın. Çünkü onlar temiz kalmaya çalışan insanlarmış.
83 Bunun üzerine onu ve ailesini kurtardık, sadece karısı geride kalanlardan oldu.
84 Ve üzerlerine bir yağmur yağdırdık. Bak, suçluların sonu nasıl oldu.
Şuayb'ın kavmine tebliği
85 Medyen halkına da kardeşleri Şuayb'ı gönderdik. Dedi ki: Ey halkım! Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka tanrınız yoktur. Size Rabbinizden açık bir kanıt geldi. Ölçüyü ve tartıyı tam yapın, insanların mallarını eksiltmeyin ve düzeltildikten sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. İnanıyorsanız bu sizin için daha iyidir.
86 İnananları tehdit ederek, Allah'ın yolundan alıkoyarak ve o yolu eğri göstermeye çalışarak her yolun başında oturmayın. Hatırlayın, siz az idiniz, O sizi çoğalttı. Bakın, bozguncuların sonu nasıl oldu.
87 Eğer içinizden bir grup benimle gönderilene inanmış, bir grup da inanmamışsa, Allah aramızda hüküm verene kadar sabredin. O, hüküm verenlerin en iyisidir.
88 Halkından büyüklük taslayan ileri gelenler dediler ki: Ey Şuayb! Seni ve seninle birlikte inananları kesinlikle kentimizden çıkaracağız veya dinimize döneceksiniz. Şuayb dedi ki: İstemesek de mi?
89 Allah bizi sizin dininizden kurtardıktan sonra ona dönersek Allah'a yalan uydurmuş oluruz. Rabbimiz Allah dilemedikçe ona dönmemiz olacak şey değildir. Rabbimizin bilgisi her şeyi kuşatmıştır. Biz Allah'a güvendik. Rabbimiz! Bizimle halkımız arasında gerçekle hükmet. Sen hükmedenlerin en iyisisin.
90 Halkından inkâr eden ileri gelenler dediler ki: Eğer Şuayb'a uyarsanız, o zaman kesinlikle kaybedenler olursunuz.
91 Derken onları şiddetli bir sarsıntı yakaladı, yurtlarında diz üstü çöke kaldılar.
92 Şuayb'ı yalanlayanlar sanki orada hiç yaşamamış gibi oldular. Şuayb'ı yalanlayanlar asıl kaybedenler oldular.
93 Şuayb onlardan yüz çevirdi ve dedi ki: Ey halkım! Andolsun size Rabbimin mesajlarını ilettim ve size öğüt verdim. Artık inkâr eden bir halka nasıl üzüleyim?
Peygamberlerin mücadelesi ve toplumların sınanması
94 Biz hangi ülkeye bir peygamber gönderdiysek, oranın halkını sıkıntı ve darlıkla sınadık ki belki alçakgönüllü olurlar.
95 Sonra kötülüğün yerini iyilikle değiştirdik, nihayet çoğaldılar ve Atalarımız da sıkıntı ve sevinç yaşamıştı dediler. Bunun üzerine onları, farkında olmadıkları bir anda yakaladık.
96 O ülkelerin halkı inansalar ve sakınsalardı, onlara gökten ve yerden bereketler açardık. Fakat yalanladılar, biz de onları kazandıklarıyla yakaladık.
97 O ülkelerin halkı, geceleyin uyurken azabımızın kendilerine gelmeyeceğinden emin mi oldular?
98 Ya da o ülkelerin halkı, kuşluk vakti eğlenirken azabımızın kendilerine gelmeyeceğinden emin mi oldular?
99 Allah'ın planından emin mi oldular? Kaybedenler topluluğundan başkası Allah'ın planından emin olmaz.
100 Önceki sahiplerinden sonra yeryüzüne varis olanlara hala şu gerçek belli olmadı mı? Eğer isteseydik onları da günahları yüzünden cezalandırırdık. Kalplerini mühürleriz de onlar işitmezler.
101 İşte bu ülkeler, sana onların haberlerinden bir kısmını anlatıyoruz. Gerçekten onlara elçileri açık delillerle gelmişlerdi. Fakat önceden yalanladıkları şeye inanacak değillerdi. Allah inkâr edenlerin kalplerini işte böyle mühürler.
102 Onların çoğunda sözünde durma diye bir şey bulamadık. Gerçekten onların çoğunu yoldan çıkmış bulduk.
Musa'nın Firavun'a karşı mücadelesi
103 Sonra onların ardından Musa'yı ayetlerimizle Firavun ve ileri gelenlerine gönderdik. Fakat onlar haksızlık ettiler. Bak, bozguncuların sonu nasıl oldu.
104 Musa dedi ki: Ey Firavun! Ben gerçekten alemlerin Rabbinin elçisiyim.
105 Allah hakkında sadece gerçeği söylemem gerekir. Size Rabbinizden bir kanıt getirdim. Öyleyse İsrailoğullarını benimle gönder.
106 Firavun dedi ki: Eğer bir mucize getirdiysen ve doğru söylüyorsan onu göster.
107 Bunun üzerine Musa asasını attı, bir de ne görsünler, apaçık bir yılan oluvermişti.
108 Ve elini çıkardı, bir de ne görsünler, seyredenler için bembeyaz oluvermişti.
109 Firavun'un halkından ileri gelenler dediler ki: Bu gerçekten bilgili bir büyücü.
110 Sizi yurdunuzdan çıkarmak istiyor. Ne önerirsiniz?
111 Dediler ki: Onu ve kardeşini beklet ve şehirlere toplayıcılar gönder.
112 Bütün bilgili büyücüleri sana getirsinler.
113 Büyücüler Firavun'a geldiler. Dediler ki: Eğer biz galip gelirsek bize kesinlikle bir ödül var değil mi?
114 Firavun: Evet, üstelik siz yakınlarımdan olacaksınız dedi.
115 Dediler ki: Ey Musa! Ya sen at ya da biz atalım.
116 Musa dedi ki: Siz atın. Attıklarında insanların gözlerini büyülediler, onları korkuttular ve büyük bir sihir gösterdiler.
117 Biz de Musa'ya: Asanı at diye vahyettik. Bir de ne görsünler o, onların uydurduklarını yutuyor.
118 Böylece gerçek ortaya çıktı ve onların yaptıkları boşa gitti.
119 İşte orada yenildiler ve küçük düşerek geri döndüler.
120 Büyücüler secdeye kapandılar.
121 Dediler ki: Alemlerin Rabbine inandık.
122 Musa'nın ve Harun'un Rabbine.
123 Firavun dedi ki: Ben size izin vermeden ona inandınız ha! Şüphesiz bu, halkı buradan çıkarmak için şehirde kurduğunuz bir tuzaktır. Yakında göreceksiniz.
124 Kesinlikle ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim, sonra hepinizi asacağım.
125 Dediler ki: Biz zaten Rabbimize döneceğiz.
126 Sen sadece Rabbimizin ayetleri bize geldiğinde onlara inandığımız için bizden intikam alıyorsun. Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır ve bizi Müslümanlar olarak öldür.
127 Firavun'un halkından ileri gelenler dediler ki: Musa'yı ve halkını, seni ve tanrılarını terk etsinler diye mi bırakacaksın? Firavun dedi ki: Oğullarını öldüreceğiz, kadınlarını sağ bırakacağız. Biz onların üzerinde ezici bir güce sahibiz.
128 Musa halkına dedi ki: Allah'tan yardım isteyin ve sabredin. Şüphesiz yeryüzü Allah'ındır. Kullarından dilediğini ona mirasçı kılar. Sonuç takva sahiplerinindir.
129 Dediler ki: Sen bize gelmeden önce de, geldikten sonra da eziyet edildik. Musa dedi ki: Umulur ki Rabbiniz düşmanınızı yok eder ve sizi yeryüzünde halife kılar, böylece nasıl davranacağınıza bakar.
130 Andolsun biz Firavun ailesini, öğüt alsınlar diye yıllarca kuraklık ve ürün kıtlığıyla cezalandırdık.
131 Onlara iyilik geldiği zaman Bu bizim hakkımız dediler. Onlara bir kötülük gelince, Musa ve onunla beraber olanları uğursuz saydılar. Dikkat edin! Onların uğursuzluğu Allah katındandır. Fakat çoğu bilmezler.
132 Dediler ki: Bizi büyülemek için ne mucize getirirsen getir, biz sana inanacak değiliz.
133 Biz de ayrı ayrı mucizeler olarak üzerlerine tufan, çekirge, haşere, kurbağalar ve kan gönderdik. Yine de büyüklük tasladılar ve suçlu bir topluluk oldular.
134 Üzerlerine azap çökünce dediler ki: Ey Musa! Rabbinin sana verdiği söz uyarınca bizim için dua et. Eğer bizden bu azabı kaldırırsan, mutlaka sana inanacağız ve İsrailoğullarını seninle göndereceğiz.
135 Fakat biz onlardan azabı kaldırınca, sözlerinde durmadılar.
136 Bu yüzden onlardan intikam aldık ve ayetlerimizi yalanladıkları, onlardan gafil oldukları için onları denizde boğduk.
137 Hor görülüp ezilmekte olan o kavmi de, bereketlendirdiğimiz yerin doğu taraflarına ve batı taraflarına mirasçı kıldık. Rabbinin İsrailoğullarına verdiği güzel söz, sabretmeleri sebebiyle gerçekleşti. Firavun ve kavminin yaptıklarını ve yükselttiklerini yerle bir ettik.
İsrailoğullarının kurtuluşu ve buzağıya tapınmaları
138 İsrailoğullarını denizden geçirdik. Putlara tapan bir topluma rastladılar. Dediler ki: Ey Musa, onların tanrıları olduğu gibi bize de bir tanrı yap. Dedi ki: Gerçekten siz cahil bir topluluksunuz.
139 Şüphesiz bunların içinde bulundukları şey yok olmaya mahkumdur ve yaptıkları şeyler boşunadır.
140 Dedi ki: Allah sizi alemlere üstün kılmışken, size ondan başka bir tanrı mı arayayım?
141 Hani sizi Firavun ailesinden kurtarmıştık. Size işkencelerin en kötüsünü yapıyorlardı. Oğullarınızı öldürüyor, kadınlarınızı sağ bırakıyorlardı. Bunda Rabbinizden büyük bir sınav vardı.
142 Musa'ya otuz gece söz verdik ve ona on gece daha ekledik. Böylece Rabbinin belirlediği vakit kırk geceye tamamlandı. Musa kardeşi Harun'a dedi ki: Kavmim içinde benim yerime geç, ıslah et ve bozguncuların yoluna uyma.
143 Musa belirlediğimiz vakitte gelip Rabbi onunla konuşunca, Rabbim, bana görün, sana bakayım dedi. Allah dedi ki: Beni asla göremezsin. Fakat şu dağa bak, eğer o yerinde durursa sen de beni göreceksin. Rabbi dağa tecelli edince onu paramparça etti ve Musa bayılarak yere düştü. Ayılınca dedi ki: Seni tenzih ederim, sana tövbe ettim ve ben inananların ilkiyim.
144 Dedi ki: Ey Musa! Seni mesajlarımla ve konuşmamla insanlar üzerine seçtim. Sana verdiklerimi al ve şükredenlerden ol.
145 Ona levhalarda her şeyden bir öğüt ve her şeyin açıklamasını yazdık. Bunları kuvvetle tut ve kavmine de emret ki en güzelini alsınlar. Size yoldan çıkmışların yurdunu göstereceğim.
146 Yeryüzünde haksız yere büyüklük taslayanları ayetlerimden uzaklaştıracağım. Onlar her ayeti görseler de ona inanmazlar. Doğru yolu görseler onu yol edinmezler. Ama azgınlık yolunu görseler onu yol edinirler. Bu, onların ayetlerimizi yalanlamaları ve onlardan gafil olmaları sebebiyledir.
147 Ayetlerimizi ve ahiret buluşmasını yalanlayanların amelleri boşa çıkmıştır. Onlar ancak yaptıklarının karşılığını göreceklerdir.
148 Musa'nın kavmi onun ardından, ziynetlerinden böğüren bir buzağı heykeli edindiler. Onun kendileriyle konuşmadığını ve onlara yol göstermediğini görmediler mi? Onu edindiler ve zalimlerden oldular.
149 Ellerine kırılınca ve sapmış olduklarını anlayınca, eğer Rabbimiz bize merhamet etmez ve bizi bağışlamazsa, kesinlikle kaybedenlerden olacağız dediler.
150 Musa kavmine öfkeli ve üzgün olarak döndüğünde dedi ki: Benden sonra arkamdan ne kötü işler yaptınız! Rabbinizin emrini çabuklaştırdınız mı? Levhaları attı ve kardeşinin başından tutup kendine çekti. Kardeşi dedi ki: Ey anamın oğlu! Bu kavim beni zayıf gördü ve neredeyse beni öldüreceklerdi. Düşmanları bana güldürme ve beni bu zalim kavimle bir tutma.
151 Musa dedi ki: Rabbim! Beni ve kardeşimi bağışla ve bizi rahmetine al. Sen merhametlilerin en merhametlisisin.
152 Buzağıyı tanrı edinenlere Rablerinden bir gazap ve dünya hayatında bir alçaklık erişecektir. İşte biz iftiracıları böyle cezalandırırız.
153 Kötülükleri işleyip de sonra ardından tövbe edip inananlar için Rabbin şüphesiz bundan sonra da çok bağışlayıcı ve çok merhametlidir.
154 Musa'nın öfkesi dinince levhaları aldı. Onların yazısında Rablerine saygı duyanlar için bir yol gösterme ve rahmet vardı.
155 Musa belirlediğimiz vakit için kavminden yetmiş adam seçti. Onları sarsıntı yakalayınca dedi ki: Rabbim! Dileseydin onları ve beni daha önce helak ederdin. İçimizdeki beyinsizlerin yaptıklarından dolayı bizi helak mı edeceksin? Bu senin sınamandan başka bir şey değildir. Onunla dilediğini saptırır, dilediğini doğru yola iletirsin. Sen bizim sahibimizsin. Bizi bağışla ve bize merhamet et. Sen bağışlayanların en hayırlısısın.
156 Bize bu dünyada ve ahirette iyilik yaz. Şüphesiz biz sana yöneldik. Allah dedi ki: Azabımı dilediğime isabet ettiririm. Rahmetim ise her şeyi kuşatmıştır. Onu, sakınanlara, zekatı verenlere ve ayetlerimize inananlara yazacağım.
157 Onlar ki yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılı buldukları o elçiye, o okuma yazma bilmeyen peygambere uyarlar. O, onlara iyiliği emreder, kötülükten alıkoyar. Onlara temiz şeyleri helal, pis şeyleri haram kılar. Üzerlerindeki ağır yükleri ve zincirleri kaldırır. Ona inananlar, ona saygı gösterenler, ona yardım edenler ve onunla indirilen nura uyanlar var ya, işte kurtuluşa erenler onlardır.
Allah'ın rahmeti ve peygamberin özellikleri
158 De ki: Ey insanlar! Ben sizin hepinize Allah'ın elçisiyim. O Allah ki, göklerin ve yerin egemenliği O'nundur. O'ndan başka tanrı yoktur. O diriltir ve öldürür. Öyleyse Allah'a ve O'nun sözlerine inanan okuma yazma bilmeyen peygamber olan elçisine inanın ve ona uyun ki doğru yolu bulasınız.
159 Musa'nın halkından, hakka yönelten ve onunla adalet yapan bir topluluk vardır.
160 Onları on iki kabileye, topluluklara ayırdık. Halkı kendisinden su istediğinde Musa'ya, Asanı taşa vur, diye vahyettik. Ondan on iki pınar fışkırdı. Her kabile su alacağı yeri bildi. Üzerlerine bulutu gölge yaptık ve onlara kudret helvası ve bıldırcın indirdik. Size verdiğimiz güzel rızıklardan yiyin dedik. Onlar bize zulmetmediler, fakat kendi kendilerine zulmediyorlardı.
161 Hani onlara, Bu şehre yerleşin, orada dilediğiniz gibi yiyin, Bağışlanma dileyin ve kapıdan eğilerek girin ki hatalarınızı bağışlayalım. İyilik edenlere daha çok vereceğiz, denilmişti.
162 Fakat içlerindeki zalimler, sözü kendilerine söylenenden başka şekle soktular. Biz de zulmetmeleri sebebiyle üzerlerine gökten bir azap gönderdik.
163 Onlara, deniz kıyısındaki şehir hakkında sor. Hani onlar cumartesi yasağını çiğniyorlardı. Cumartesi günü balıkları onlara akın akın geliyor, cumartesi olmayan günlerde gelmiyorlardı. İşte biz, yoldan çıkmaları sebebiyle onları böyle sınıyorduk.
164 İçlerinden bir topluluk, Allah'ın helak edeceği veya şiddetli bir şekilde azap edeceği bir kavme ne diye öğüt veriyorsunuz? demişti. Dediler ki: Rabbinize karşı bir mazeret olsun diye, bir de belki sakınırlar diye.
165 Kendilerine hatırlatılanı unuttuklarında, kötülükten alıkoyanları kurtardık, zulmedenleri de yoldan çıkmaları sebebiyle şiddetli bir azapla yakaladık.
166 Kibirlenip kendilerine yasaklanan şeylerden vazgeçmeyince onlara, Aşağılık maymunlar olun, dedik.
167 Rabbin, elbette kıyamet gününe kadar onlara en kötü eziyeti yapacak kimseleri göndereceğini bildirmişti. Şüphesiz Rabbin, cezayı çabuk verendir ve O, çok bağışlayan, çok merhamet edendir.
168 Onları yeryüzünde topluluklara ayırdık. İçlerinde iyi olanlar vardır, olmayanlar da vardır. Belki dönerler diye onları iyilikler ve kötülüklerle sınadık.
169 Onlardan sonra yerlerine geçen bir nesil geldi. Kitaba varis oldular. Şu geçici dünyanın değersiz malını alıyor ve biz bağışlanacağız diyorlar. Kendilerine benzeri bir mal gelse onu da alırlar. Allah hakkında gerçekten başka bir şey söylemeyeceklerine dair onlardan kitap sözü alınmamış mıydı? Onun içindekileri okumamışlar mıydı? Ahiret yurdu Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için daha hayırlıdır. Hâlâ akıl erdiremiyor musunuz?
170 Kitaba sımsıkı sarılanlara ve namazı kılanlara gelince, şüphesiz biz iyilik yapanların mükâfatını zayi etmeyiz.
171 Hani dağı sanki bir gölgelikmiş gibi onların üstüne kaldırmıştık da üzerlerine düşecek sanmışlardı. Size verdiğimizi kuvvetle tutun ve içindekileri hatırlayın ki korunasınız.
İnsanın yaratılışı ve Allah'a ortak koşma
172 Rabbin Âdemoğullarının sırtlarından soylarını çıkardı ve onları kendilerine şahit tuttu: Ben sizin Rabbiniz değil miyim? Dediler ki: Evet, şahit olduk. Bu, kıyamet günü, Biz bundan habersizdik dememeniz içindir.
173 Veya Daha önce atalarımız Allah'a ortak koştu, biz de onlardan sonra gelen bir nesiliz. Bâtıl işleyenlerin yüzünden bizi helâk mı edeceksin? dememeniz için.
174 İşte böylece ayetleri ayrıntılı olarak açıklıyoruz, umulur ki dönerler.
175 Onlara, kendisine ayetlerimizi verdiğimiz kişinin haberini oku. O bunlardan sıyrılıp çıktı, derken şeytan onu peşine taktı ve azgınlardan oldu.
176 Dileseydik onu bu ayetlerle yükseltirdik. Fakat o yere saplandı ve hevesine uydu. Onun durumu, üzerine varsan da dilini sarkıtıp soluyan, kendi haline bıraksan da dilini sarkıtıp soluyan köpeğin durumu gibidir. İşte bu, ayetlerimizi yalanlayan toplumun örneğidir. Bu kıssayı anlat, belki düşünürler.
177 Ayetlerimizi yalanlayan ve kendilerine zulmeden toplumun örneği ne kötüdür!
178 Allah kimi doğru yola iletirse, işte doğru yolda olan odur. Kimi de saptırırsa, işte ziyana uğrayanlar onlardır.
179 Andolsun, biz cinler ve insanlardan birçoğunu cehennem için yarattık. Onların kalpleri vardır, onlarla anlamazlar; gözleri vardır, onlarla görmezler; kulakları vardır, onlarla işitmezler. İşte onlar hayvanlar gibidir, hatta daha da şaşkındırlar. İşte onlar gafillerin ta kendileridir.
180 En güzel isimler Allah'ındır. O'na o isimlerle dua edin. O'nun isimlerinde eğriliğe gidenleri bırakın. Onlar yaptıklarının cezasını çekeceklerdir.
181 Yarattıklarımızdan, hakka yönelten ve onunla adalet yapan bir topluluk vardır.
Hakikati yalanlayanların durumu
182 Ayetlerimizi yalanlayanları bilmedikleri yerden yavaşça felakete sürükleyeceğiz.
183 Onlara süre veririm. Şüphesiz benim tuzağım sağlamdır.
184 Düşünmediler mi? Arkadaşlarında delilik yok. O sadece apaçık bir uyarıcıdır.
185 Göklerin ve yerin hükümranlığına, Allah'ın yarattığı her şeye ve ecellerinin yaklaşmış olabileceğine bakmadılar mı? Bundan sonra hangi söze inanacaklar?
186 Allah kimi saptırırsa, ona yol gösteren olmaz. Onları azgınlıkları içinde şaşkın halde bırakır.
Kıyametin vakti ve peygamberin görevi
187 Sana kıyametin ne zaman gelip çatacağını soruyorlar. De ki: Onun bilgisi yalnızca Rabbimin katındadır. Onu vaktinde ancak O ortaya çıkaracak. O, göklere de yere de ağır gelmiştir. O size ancak ansızın gelecektir. Sanki sen onu biliyormuşsun gibi sana soruyorlar. De ki: Onun bilgisi ancak Allah katındadır. Fakat insanların çoğu bilmezler.
188 De ki: Ben kendime Allah'ın dilediğinden başka ne bir fayda ne de bir zarar verme gücüne sahip değilim. Eğer gaybı bilseydim elbette daha çok iyilik yapardım ve bana kötülük dokunmazdı. Ben sadece inanan bir toplum için bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim.
Allah'a ortak koşmanın anlamsızlığı
189 O sizi tek bir candan yarattı ve ondan da eşini var etti ki onunla huzur bulsun. Ne zaman ki eşiyle birleşti, eşi hafif bir yük yüklendi ve onu taşıdı. Yükü ağırlaşınca ikisi birlikte Rablerine, Eğer bize sağlıklı bir çocuk verirsen kesinlikle şükredenlerden olacağız diye dua ettiler.
190 Fakat Allah onlara sağlıklı bir çocuk verince, kendilerine verdiği şeyde Allah'a ortaklar koştular. Allah onların ortak koştuklarından yücedir.
191 Hiçbir şey yaratamayan, kendileri yaratılmış olanları mı ortak koşuyorlar?
192 Onlar ne onlara yardım edebilirler ne de kendilerine yardım edebilirler.
193 Onları doğru yola çağırsanız size uymazlar. Onları çağırsanız da sussanız da sizin için aynıdır.
194 Allah'tan başka çağırdıklarınız sizin gibi kullardır. Eğer doğru söylüyorsanız onları çağırın da size cevap versinler.
195 Onların yürüyecek ayakları mı var? Yoksa tutacak elleri mi var? Veya görecek gözleri mi var? Yahut işitecek kulakları mı var? De ki: Ortaklarınızı çağırın, sonra bana tuzak kurun ve bana göz açtırmayın.
196 Şüphesiz benim koruyucum Kitabı indiren Allah'tır. O iyileri korur.
197 O'ndan başka çağırdıklarınız size yardım edemezler, kendilerine de yardım edemezler.
198 Onları doğru yola çağırırsanız işitmezler. Onları sana bakar görürsün, oysa onlar görmezler.
Kuran'ın önemi ve ona uyma gerekliliği
199 Affı benimse, iyiliği emret ve cahillerden yüz çevir.
200 Eğer şeytandan bir kışkırtma seni dürterse, hemen Allaha sığın. Şüphesiz O işitendir, bilendir.
201 Allaha karşı gelmekten sakınanlara şeytandan bir vesvese dokunduğunda düşünürler, hemen görürler.
202 Şeytanların kardeşleri ise onları azgınlığa sürükler, sonra da yakalarını bırakmazlar.
203 Onlara bir ayet getirmediğin zaman, Onu da derleseydin ya derler. De ki: Ben ancak Rabbimden bana vahyedilene uyarım. Bu, Rabbinizden gelen basiretlerdir, inanan bir toplum için yol gösterici ve rahmettir.
204 Kuran okunduğu zaman onu dinleyin ve susun ki size merhamet edilsin.
205 Rabbini içinden, yalvararak ve korkarak, yüksek olmayan bir sesle sabah akşam an ve gafillerden olma.
206 Şüphesiz Rabbinin katındakiler Ona ibadet etmekten büyüklenmezler. Onu tespih ederler ve yalnız Ona secde ederler.